reklamlara takıldık kaldık yine.
insan sinirini bazen cümlelerden çıkarırmış
ne kadar etrafımıza tebligatta bulunmaya
çalışsak
ne kadar verimli olsak da,gün geliyor zaaflar
önümüze
boncuk tanesi gibi diziliveriyor
ene meselesi ağır ve meşakkatli
bazen takıntılardan kurtulamıyor insan.
hatasız kul olmaz diyor akil Orhan baba
ama biz inadı sonuna kadar bazen de bilerek
sürdürüyoruz.
bir şeye kafa takıldıysa ne edip edip onu
bir bahane ile bir yazıya döküp
ya da
cümle arasına serpiştirip
hırsımızı
ondan çıkarmaya çalışıyoruz.
hatta
gördüğümüz veya okuduğumuz
kalben
müteessir olduğumuz bazı şeylere
sırf inat
ya da kalbi buğzla hiç bir şey yapmadan
geçiştiriyoruz.halbuki
biliyoruz ne dememiz gerektiğini
bir şeyler
söylememiz gerektiğini ama inadız ya işte.!!!
tanıdık
bazı kalemlere hemen yorumlar katkılar yapılırken
es
geçilenlerin kalbi aralıklarının hüzünlendiğini tahmin etmek zor değil.
çünkü
cümleler kapı aralığından değil
kalp
aralığından gelirse ortaya anlam çıkar ve çerçevelenir.
iletişim
olmazsa harfler sukut ederse ne kıymet ifade eder ki.
o zaman
desen ne olur demesen ne olur?
şunu da
katiyetle söyleyim ki
her şey
kendi had ve ölçü çerçevesinde anlam bulur.
kıymetlenir.değer
ifade eder.bunu da biliriz hamdolsun.
bazen
bedeni ifademiz sert görünse de
hiyerarşi
anarşiye dönüşmüyor
insanlığımızı
yitirmedik.ama
dikkatimden
kaçmayan bazı şeyleri de not ettiğimi hatırlatmak isterim.
kısır
çekişmelerden ve didişmelerden medet ummadık
fakat
yeterince içimizi keşfettiğimizde söylenemez
buna
mukabil şiire imza atma gayretimizi sürdürmeye kararlıyız.
yapabildiğimiz
kadarıyla.
sadece
olanları kendi vicdani ölçülerimizden süzmeye çalıştık
elbette
herkes her istediğini bildiği çerçevede yapacaktır.
o onun en
doğal hakkıdır.
kısaca
çirkinleşmedik.
insanın
insana verdiği acıdır yaşattığı en büyük ızdırap.
#kavlen