KAVGA BİR DİLİM EKMEK İÇİN
Yunanistan'a, Bulgaristan'a, Kıbrıs Rum Kesimi'ne üs kurup silah veriyorsun!
Güneyimizde bir terör koridoru oluşturma amacıyla YPG ye silah verip onları askeri anlamda eğitiyorsun!
Kuzey Irak'ta terör örgütü ilan ettiğin halde PKK yı el altından her türlü destekliyorsun!
Yüzyıllar boyunca iyi ilişkiler kurmaya çalıştığımız İran'ı kışkırtmaya, yine yıllarca "Millet-i Sadıka" olarak gördüğümüz Ermenileri olmadık bahanelerle bize karşı kullanmaya çalışıyorsun!
Bütün bu guruplar benim için potansiyel tehlike olarak ortada duruyorken; ben kendimi savunmak için önlem almayacak mıyım?
Eskiden beni fesli, çarşaflı, örümcek kafalı, geri kalmış cahil (!!!) olarak görüyor ve tüm dünyaya öyle tanıtıyordun.
Ne zamanki iletişim çağ atladı; insanlar bilgisayarlarından, cep telefonlarından gördüler ki durum hiç de öyle değil.
Turizmle birlikte köşede bucakta kalmış en küçük ülkelerin insanları bile sadece merakından gelip Canım Türkiye'mi gördü ve döndüğünde tüm dünyaya dedi ki
"Ayıp ulan ayıp! Biz ülkemizde görmediğimiz sevgi, saygıyı, misafirperverliği Türkiye'de gördük. Onlar hakkında uydurduğunuz şeylerden utanın!"
Komşularımıza gelirsek; Tarihte onlarla yüzyıllar boyu sorunsuz aynı topraklarda aşımızı, ekmeğimizi, kaderimizi paylaşmışız. Çok daha önemlisi kız alıp vermişiz, dünür olmuşuz be!
Onlar bizim akrabalarımız ya!
Peki ne oldu da şimdi bize düşmanlık yapıyorlar?
Onlar değil, onları maşa olarak kullananlar bize saldırıyorlar.
Ben tarihçi değilim , sosyolog değilim, politikacı değilim ama iyi bir araştırmacı, iyi bir dinleyiciyim.
Aslında sorun o kadar basit ki çözüm zor.
Neden?
Çünkü çözümsüzlük bu toprakların kaderi!
İşte bu kaderi yenmemiz lazım!
Bunca düşmanı etrafımızda semirtirken bizden elimizi kolumuzu bağlayıp USLU ÇOCUK olmamızı bekleyemezsiniz!
Savunma sistemi için yıllarca kapınızda beklerken içeride kıs kıs güldüğünüzü maalesef biliyorduk ama "Türk sözünün eridir, hainlik yapmaz!" duygusallığıyla yaptıklarınızı hep içimize attık!
Bekledik, sabrettik, baktık ki olmadı; alternatif yollar aramaya başladık.
Çin'le görüşmeye başladık, engel oldunuz.
Dışarıda sağanak yağmur var, ben şemsiye bulmaya çalışırken sen bana "Hayır alamazsın! Islan, zatürre ol, geber!" diyorsun.
İşte bunu hazmedemiyorum biliyor musun?
Komşumuz Rusya ile anlaşıp da S-400 leri alınca kıyameti kopardınız!
Yahu sizin derdiniz ne?
"Gel birlikte inceleyelim, sana zarar verecek bir durum varsa derhal iade ederim çünkü biz DOSTUZ (!) MÜTTEFİKİZ(!)" dedik defalarca ama siz masaya bile yanaşmadınız.
Etrafımızdaki düşmanlarımızı eğitip, donatıp üzerimize saldığınız zaman biz kendimizi nasıl savunacağız ha?
Sözü daha fazla uzatmanın anlamı da gereği de yok zaten.
Tilki demiş ki" Suyumu bulandırıyorsun! "
Biz Atalarının izinden giden, Vatanı- Bayrağı için seve seve can veren ve tarih boyunca asla esaret kabul etmeyen bir milletiz!
Unutma!
" Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım
Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım
Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım"
İnsanlar yalnızca bir dilim ekmeğinin peşinde, bırakın da dilediği gibi yaşasınlar hayatlarını!
Onca silaha, mühimmata vereceğiniz paraları dünyanın dört bir yanındaki o açlıktan kırılan zavallı çocukların yemeğine eğitimine harcayın!
Onlar için yaşam yalnızca nefes alıp vermek değil, gerçekten yaşam olsun!
Siz de o kin nefretten kurtulun, bencil olmayın İnsanlığın önemini kavrayın!
Asıl mutluluk ve huzur, sende olanı diğer insanlarla paylaşmaktadır!
Saygılarımla
Sebahat Karagöz