Bir iskeleyle sözleştik Kuzguncuk ile Çengelköy arası...Birlikte son gemiyi kaçıracağız gece yarısı .O yüzden yürüdü şehir bir elinde dün ,diğerinde Cinderella'nın cam ayakkabısı
İç güveysi bir yalnızlık
Gözyaşından yaratılmış gölge
Açılmak isteyen perdenin kıvrımları
Bekledik pencerede,
bir şeyler giysin üstüne diye gece
Derinin çağrısıydı bu
Tek kaşımızı kaldırdık işaret parmağımızla
Gözlerimizi kıstık iyice
Sende/ledi içimizde dün sarhoşluğu
El kadar mesafedeyken su yığınları,
Neresinden tutsam diye düşündü eksiklerimiz,
gölgelenen boşluğu
Ben hep böyle olurum ocak gelince…Dün omzuma çarpsa bile devrilince…
Bir zarf olurum ,bir üst yazı ,bir dilekçe
Eksik tahta ,paslı çivi
Pürüzlü duvarın çatlağı
Dikeni gök acıtan rüzgar gülü
Üstü başı tuz iskele
Yanaşma gemiler ,yaşanmış güverteler
Ve süt liman siyahı
Yumamıyordu gözlerini olan bi/tene
Zorlandı dudak bükümlü gülümsemem
Şehrimin boğazı sıkılmasın diye gidene
İkimiz de bomboştuk iskeleyle
O birinci boşluktu
Ben ikinci boşluktaki,
Tiz çargah perdesi
Birlikte çalıp söyledik
Rast/gelen duraklarda beklerken
Saba esintisi
Yazlansak diyordu içim ,terlese su...Ucu yanık mendil versek güney
Ege'ye… Mor panjurlu evin önünde deniz tutsun bizi diye
İyice çöktü gece…
Açıkta bekleyen gemi
Küpe çiçeği ,hanımeli
Kıyı ,deniz
Tekleşen ikilem
Ve açılamamış kendimiz
Ayaktaydık öylece
Derinlerimizde sahra kumu
Fırtına ıslığı
Kurutma kağıdında ki bulut suyu
Kırık amforalar
Mühür mumu eritemediğimiz
Ve karanlığın siyah danteli
Lisanını bilemediğimiz
Geriye sayan zamanın törpüsü
Taşlı tarak ,firkete
Son gemiyi kaçırdık birlikte
Şehri geriye yürüdü sonra tan ağartısı…Bir elinde gün ,bir elinde
Cinderella'nın cam ayakkabısı
Suadiyeocakikibinyirmibir
Demir Mutlugil