Tarih mi... Çok mu önemli... Bir yirmi yirmi beş yıl öncesi işte...


Ben de en son mektubu 1984 yılında acemi birliğinde askerdeyken aileme yazmıştım...


Hüzünlü bir şekilde tartışıyordu üç eski kadim dost... Kalem, kağıt ve mektup zarfı... Çok uzun zamandır sürüyordu birliktelikleri. Adeta üçlü sacayağı gibiydiler. Biri olmadan biri işe yaramıyordu. Ama işte şimdi ayrılık zamanı gelmiş çatmıştı... ''İlk önce O, Graham Bell denen adam bizim işimize taş koydu ta seneler önce sabit telefonlar ile. Bir Alo ile insanlar, yavaş yavaş bizi terk etmeye başladı, ellerine kalem kağıtları daha az alır oldular.'' dedi Kağıt... Nasıl hak vermesin O'na Kalem, nasıl? ''Kağıtlara bir şeyler yazmaya tembellik edip üşenir oldular insanlar, biz de kalemler olarak yatar olduk, kalem kutularında.''


Zarf baştan beri can kulağıyla dinliyordu kalem ve kağıdı... ''Ben alırdım seni içime her zaman Kağıt kardeş ve beraber en uzak diyarlara giderdik iç içe, güzel birlikteliklerimiz oldu, kimi yakın yerlere bir günde, uzak diyarlara üç beş günde gider, gittiğimiz yerlerde insanların hasretlerine özlemlerine, sevinçlerine ortak olurduk. Aaaaaaaaah ki ahhhh! Ne güzeldi eskiden o günler, bir de cep telefonu çıktı, o zamanda biz bittik kardeşler, şimdilerde kimseler yüzümüze bakmaz oldu.''


Zordu gerçekten hayat bundan sonra onlar için. ''Üçümüz bir araya geldik mi mektup olurduk, hatta bazı yerlerde name de derlerdi, ne güzel bir isim, ne güzel bir yakıştırmaydı o.'' dedi Zarf... Sonra derin bir iç çekti yeniden sözü aldı ''Bazen sevgililer ucunu yakardı kağıtların zarfların, yine de bilirdik ki sevdiklerine yapıyorlar bunu bizimle bir alakası yok, o nedenle hiç de canımız yanmazdı aslında.''


Ne güzel işler yaptılar uzun yıllar boyunca kalem kağıt ve zarflar... Kağıt aldı sözü ''Bazen sevgililerin göz yaşları damlardı benim üzerime, ama hiç dert etmezdim bunları ben, o göz yaşları hasret, özlem, aşk göz yaşlarıydı, bilirdim ben onu.''


Ne çok beklediler sıladan gelecek bir mektubu yıllar yılı, anneler, babalar, dedeler, sevgililer. Bazılarının içinde çiçek yaprakları ya da saç telleri olurdu. Büyük yazarların birbirleri ile mektuplaşmalarından Mektup, diye bir edebi tür vardı hayatımızda... Kalem aldı lafı ''Şimdilerde herkes şair, herkes yazar da yazar olmasına, ancak yazdıkları bir şeylere benzemiyor.'' Kağıt durur mu ''Bizim üzerimize yazılanları zaten o eski şair ve yazarlar saklıyorlardır mutlaka, onlar belgedir belge, şimdilerde.''


Kalem döndü arkadaşlarına ''Çok üzgünüm arkadaşlar artık burada birbirimizle helalleşmemiz lazım. Tekrar bir araya gelmemizin artık imkanı yok. Hakkınızı helal edin. Hele de bu cep telefonu ile millet, büyük küçük herkes, tuşlar ile hallediyor her şeyi. Artık bize çok da fazla ihtiyaç kalmadı.'' Ayrılık vakti gelmiş çatmıştı... Kalem, kağıt ve zarf birbirlerine sarıldılar... Birlikte ''Üçümüz beraber mektup olduk gönüllere aktık ama buraya kadarmış artık Tarih Babanın kollarındayız, birbirimize hakkımız helal olsun.'' deyip çenelerini kapadılar...

( Hüzünlü Bir Ayrılık başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 11.02.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu