Anne, sıkıntı ve kederlerim olmuş tomar tomar yumak yumak!
Sıkıntılarım azalsın diye çok isterdim
dizlerinde derin uykuya dalmak!
Zalim insanlar artıkça artıyor ha bire,
Karınları kazan olmuş, yedikçe yiyorlar, bilmiyorlar doymak!
Anne, gülmeye hasret kalan bu somurtkan yüzüm, hep asık.
Kemlik bilmeyen sevdalı gönlüm, olamıyor artık
hiç kimseye âşık
Onun bunun gam ve tasalarını, gönlüme ata ata,
Şen şakrak bu gönlüm yüzde yüz olmuş içine
kapanık.
Anne, çalışmadığım halde, öylesine yorgunum ki
bunu anlatamam.
Acımdan öleceğimi bilsem bile, ekmeğimi haram
lokmaların tiridine bandıramam.
Bana sen de "alta kalanın canı çıksın" de
diyorlar,
Ben herkese namus şeref sözü veriyorum ben
yaşadıkça böyle biri olamam.
Anne, mutluluğun zerresine bile kalmışım hasret,
bağrımda sönmüyor kor!
İşin kolayına kaçmadan, çizgimin hakkını
verdiğim için, en yakınlarım bile beni görüyor hor.
Gam ve kasvetim, sıkıntı ve kederlerim, her
geçen gün artıkça artıyor!
Yüce Allah’tan dilek ve arzum bir an önce
alsın emanetini zira böyle yaşamak çok zor.
Anne, gönüllere girmek için, denemediğim yol, söylemediğim güzel söz, kalmadı!
Ezilmiş, her daim hor ve hakir gönlüm, kendimi
bildim bileli aradığını bulmadı.
Bir babanın evladını kucakladığı gibi en
manidar sevgi ve muhabbetle kucakladım,
Karşılığını görmedim er meydanında bükülemeyen
bileklerim boş kaldı boş kaldı.
Anne,
hayatın ince, uzun, karanlık çıkmaz sokakları, etmiş beni hayatımdan bizar!
Benim ben diyen insanlarda bile kalmamış,
kitapların yazdığı şeref namus ve de ar.
İnsanlığını kaybetmiş insanların sayıları
artıkça artıyor her geçen gün,
Ben ve benim gibi çizgileri belli olan
insanların hayatları olmuş tarumar.
Anne, seve seve canımı vermek istediklerim, gerekenleri yapmıyorlarsa, halim nice olur.
Sevmeyi şiar edinen gönlün vazosuna Muhammedi
gül yerine çalı çırpı konuluyor
Daha sayılı ömür miadın bitmeden çekersin
elini ayağını dünyadan,
Güzellik yarışmasında ilk üçe giren sevda
abidesi gönlüne yirmilik paslı çiviler çakılıyor
Anne, güvendiğim dağlara, metrelerce lapa, lapa
karları yağdırdılar!
Sönmekte olan gönül ateşimi yeniden
harladılar.
Ömrümden ömür vermek istediklerim,
Çıngıraklı yılan olup ummadığım bir anda beni
sol yanımdan sançtılar.
Anne, zalimlik, gaddarlık ve egoistlik niçin
her geçen artıkça artıyor?
Çizgisi belli olan adam gibi adamların gemileri
niçin durgun sularda batıyor.
Otuz kırk yıllık dostum dediklerin, neşe ve
üzüntülerini paylaştıkların,
Fani dünyanın menfaati için seni bir kalemde neden satıyor.
Anne, bu olup bitenleri, bizzat görüp yaşadıklarımı,
havsalam almıyor!
Gönlümün aradığı dostlar yok artık, istesem de
istemesem de bulunmuyor.
Hasbihal edebileceğim, birlikte çay
içebileceğim kimsem de kalmadı.
Dostlarım için ayırdığım gönlümdeki en güzel
yerleri kimse doldurmuyor!
10-11/Şubat/2021