... Atatürk, "Köylü milletin efendisi!" demiş... Köy yaşamında ne kadar yanlış yapılsa bile doğal gelir. Gözlerde görünmez. Köyde 100lerle ifade edilen kişiler yaşar. Yollar çamur olsa kimse neden çamur da demez. Okumasa da olur, tarlayı diker, diktiğini satar... Ben de bir köylüyüm. Üstelik yedi yaşıma kadar orada yaşadım. Köyde kötülük affedilebilir. Hırsızlık olursa kim yaptı bilinir. Ancak şehirde 100ler yerine milyonlar yaşar. En küçük kuralsızlık göze batar. Sıkı kuralları vardır. Bu kadar rahat yaşamış insan şehirde yaşadığında bu kurallara uymazsa sıkıntı başlıyor. Biz insanın iyisini kötüsünü anlatmıyoruz. Bir boyut farkı var diyorum. Yaşam çok farklı diyorum...
.
.
.
İnsana ne kadar doğruyu söylesen, yine inandığı, öğrendiği yoldan vazgeçmez. Sen kimsin ki öğüt veriyorsun ön yargısı direkt söylenmese de içten içe söylenir. Aslında öğütlerde kişinin araştırması gereken düşünmeye iten bir şeyler olduğunu kavrasa, doğruysa bu şekilde yaşasa, kişinin kendi hayatını kurtaracak… Bir kaç adım ötede bekleyen bir canavara rastlamayacak. Acıyla tanışmayacak… Sonuçları ağır olan bedelleri ödemeyecek.
Ne kadar yırtınsanız, kendinizi parçalasanız böylesi ön yargılar olurken kişinin hayatı değişmeyecek. Bildiğim bildik olmaya devam edecek.
Özellikle korona döneminde, maske, mesafe, hijyen denmesine rağmen insanların bunu duymazdan gelmesi, hatta korona olmasına rağmen seyahat etmesi, asker uğurlaması, otelde dans ve kumar partileri düzenlemeleri, insan içinde dolaşmaları bu vurdumduymazlığa acınası bir örnek teşkil etmektedir. Bırakın bu kişinin bu virüse yakalanmasını, sevdiklerini bile tehlikeye sokmakta, sonu ölümle biten vakaları yaşatmaktadır. Son pişmanlık fayda etmiyor sonuçta…
İnsan uçurumdan düşerse öleceğini bilmesine rağmen atlar mı, Hayır. Ama Koronanın en az bu kadar etkili olduğu bilinci neden yoktur ki… Bunun tehlikesini sağır sultan bile duymasına rağmen…
Galiba bizim insanımız köy hayatından kurtulamadı, her ne kadar şehirde yaşamasına rağmen. Şehirleşme o kadar hızlı oldu ki… Köyde ki alışkanlıklar, göçen insanlardan sonra gelen nesil içinde de geleneksel bir aktarım oldu. Birlikte yaşamanın ve duygudaş olmanın gerekliliği bir türlü öğrenilemiyor. Üstelik her uyarıya gerekirse şiddetle karşılık vermek ister istemez köyde ki yaşamın gölgeleri oluyor. Şehirde eğitimsiz yaşamak, geçim yollarında da sorun oluyor. Gerçi okul okumakta insanları eğitmiyor ya…
Köyden şehire göçler, ardında kural dinlemeyen kişilerin sorunlarını ortaya çıkardı. Artık köyü unutmak gerekiyor şehirde… Sokak düğünleri, asker uğurlamaları… Kapalı alan içinde yapılmaması gibi… Tanıyan insanlarla sınırlı bir kutlama yapılmalı, onu tanımayanları rahatsız etmemeli şehirde! Silah ile gelişi güzel atış yapmak, şehirde insanın olmadığı bir yer varmışcasına… Yere gelişi güzel tükürmek, sokaklara pislik atmak ve dahası.
Kısıtlamanın olduğu her günde, onu bozan ve bu kuralsızlığı da marifetmiş gibi gösteren ve ceza ödeyen kişiler on binler seviyesinde… Buna devlet önlem alsa da, bu nasıl uygulanabilir ki? İnsanlar eğitilmemiş, duygudaşlığı öğrenmemiş, hala köyde ki gibi yaşıyorlar! İnsanı eğitmek şart. Okuma-yazma seferberliğinde olduğu gibi, kalabalık bir toplulukta nasıl yaşanılır eğitmek gerekiyor.
Mesele bilmemek de değil, öğrenip de yaşamamakta. Biz insanı eğitemezsek, onlar kuralsız ve sonradan görme gibi bencilce yaşamaya devam ederler.
Yıllarca önce Japonya’ya gittiğimde, nerdeyse ilk on beş gün burada nasıl yaşanılması gerektiği anlatıldı. Nelere karşı önlem alınması gerektiği vurgulandı. Orada yaşadıkça bunun kolaylıklarını gördüm. Bir Japon gibi onların arasında sıkıntı yaşamadım ve sıkıntı vermedim. Gelişmiş bir ülke şehirde birlikte yaşamanın ne demek olduğunu çoktan çözmüş. Olimpiyatların yapılacağı şu günlerde, yaptıkları planlama ile bu büyük organizasyonu Koronaya rağmen başaracaklarına da eminim. Koronadan dolayı çok yüksek yayılım görülmedi, onca şiddetli depremlere rağmen çok insan ölmedi. Ülke olarak onların zengin alt yapısı kadar, sosyal yaşantısını da ülkemizde yaşatmak zorundayız. Yoksa polis gücüyle, kanun zorlamasıyla toplumun huzurunu ve sağlıklı yaşamayı sağlamamız mümkün de değil. Sonuçta bunu sağlayacak zorunlu eğitim şart!
Saffet Kuramaz