.
.
.
“Kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş!” atasözü boşuna söylenmemiş. İstediğine ulaşamayan kişi, edebini ve ahlakını yitirmişse onu elde edenlere iftira eder. Onu elde edene çamur atar, yanlış ve hak etmediği işleri konuşarak yayar. Çok güzel bir yemeğin içinde görülmeyecek bir şey gören insanın midesinin bulandığı gibi, bunu duyan kişilerin kafalarını bulandırır. Acaba diye bir soru kazır, şüphe eker kafalarına.
Hani evli bir çiftin mutluluğunu istemeyen birisi dese ki, senin eşin falancayla birlikte… Bunu da sayısal teknoloji ile güzel bir kanıta dönüştürse, aldatılan eş buna inanırsa, eline silahını alıp eşini vurursa! Kadın ölmüş, kocası hapishaneyi boylamış ve çocuklarda onun bunun elinde büyümeye bırakılmış hale gelir. Mutlu bir yuva yıkılmış, darma dağın edilmiştir. Bu iftirayı eden kişi, bu görüntüyle mutlu mu olmuştur yahut iki yakası bir araya mı gelmiştir. Cevap nettir, “Hayır!”
İftira’da kanıt yoktur. Yapılmayan bir işe yapılmıştır denir. İşin en kötü yanı ise, buna kimse kanıtta aramaz. Özellikle bizim toplumumuzda… Suya bırakılan çamur zaman geçtikte akan suyu bulandıracak, içilse içilmeyecek, bakılsa hemen başlar ondan çevrilecek ve kötü kokusu etrafına yayılacaktır. Suyun özünde bu yoktur ki… Aktığı her yerde sıkıntı verecektir. İftirayı adet edinmiş bir toplumda nehir bu kötülüğün şerrinden payını alacak, içinde insana zarar veren böcekleri yaşatacak… Üstelik geniş bir alana yayılarak, insanlara yaşamı zehir edecektir.
İftirayı yapan zalimdir, ona inanan da zalimdir. Dinimizde, gözünüzle görmediğinize, kulağınızla işitmediğinize inanmayın der. Bir kardeşinizin kusurunu görseniz ona ilk önce öğüt verin, eğer öğüdünüzü dinlemiyorsa bu kusurunu kimseye yaymayın, gizleyin der. Her insanın zaafları farklı farklıdır. Bizde olmayabilir bu zaaf ama onda da olmayan bir zaaf bizde olabilir. İnsan mükemmel değil ki, kusurlu yaratılmıştır. Diğer yandan da birinin kusurunu yargılarsanız, o kusuru yaşamadıkça ölünmeyeceği dinen de vurgulanmıştır. Din iftira edenin etmemesi için her şeyi yazmış çizmiştir sonuçta…
Kişi eğer istediği bir işi gerçekleştirmiyorsa, bunda bir hayır var deyip rızkını başka bir alanda aramalıdır. İlla ki olacak yargısı, sonuçlarında büyük olasılıkla kişiye zarar verecektir. Hangi işin bize hayır getireceğini kim bilebilir ki? Kim bunu başarmışsa, mutlu ise bize düşen yalnızca tebrik etmektir. Biz gayret edeceğiz, çalışacağız, en iyisini bulmaya azimli olacağız yani sabır edeceğiz, olursa şükrederiz olmazsa bunda da bir hayır var deyip, sonucunu Allah’a havale edeceğiz, yani tevekkül içinde olacağız. Herkes üzerine düşeni yapacak, hiç çalışmadan gayret etmeden mirasyedi niyetiyle yaşamını sürdürmeyecektir. İftiranın sonucunda yaşanılan kötü akibetlerin telafisinin mümkün olmayacağını bilerek bu yola asla tevessül etmeyecektir.
Ahlaki çöküntünün kara bulutları üzerimize çöktüğü şu günlerde, iftira etmekte yaygınlık kazandı. Umarım bu yolun kötülüğünü anlarız da, gönlümüzü karatacak, gözü kara yapacak bu huydan vaz geçeriz. Kardeşliğe balta vuran, topluma sıkıntı veren, kimseye faydası olmayan iftiradan uzak duralım. Kanıtını sağlam yerlerde aradığımız ve topluma zarar veren her kötülüğü yok etmek için uğraşalım. Zalimin şerrinden Allah’a sığınalım.
Saffet Kuramaz