HACI BAYRAM-I VELİ'NİN
Gaziantep Güneş
Gazetesi 1 Haziran 2021
…………………………………………..
Hacı Bayram-ı Veli herşeyden önce
bilim ve tasavvufu birleştirmeyi başarmış bir sufidir. İslamiyeti ilmi açıdan
ele alarak iyice anlamış, önce profesör olarak medresede öğrenci yetiştirmiş
sonrada tasavvuf hayatına adımını atmıştır. Tasavvuf felsefesi bakımından
kendinden öncekilere göre bir yenilik getirmemiştir. Ancak mutasavvıf olarak
dünyayı red ve terk yerine, onu imara yönelmiş etrafındakileri de teşvik
etmiştir. Hacı Bayram-ı Veli'nin bu yanı devrine göre çok ileri görüşü
simgeler. Hacı Bayram-ı Veli'nin etrafında okuma yazma bilmeyenler ve o
devrin her çeşit meslek gruplarından insanlar bulunduğu gibi başta
Akşemseddin olmak üzere Germiyanoğlu Şeyhi, Eşrefoğlu Rumi, Ahmed Bican,
Yazıcıoğlu Muhammed gibi bilimadamları da bulunuyordu. Bu kadar farklı kültür
gruplarını aynı potada eritmesi de büyük bir başarıdır. Müridlerini el emeği
ile geçinmeye yani toprağı işlemeye ve el sanatlarına yönlendirmiştir.
Kısacası herkese çalışma tavsiyesinde bulunmuş kendisi de buğday, arpa,
burçak yetiştirerek onlara yaşayan örnek olmuştur. Bu şekilde müridlerini
toprağa bağlı yaşamaya teşvik ederek Anadolu'ya Orta Asya'dan gelen Türk
göçerlerin yerleşik hayata geçmesini sağlamış, Anadolu'da kalıcı Türk
birliğinin sağlanmasında ve Osmanlı Devleti'nin medeniyet yolunda aşama
kaydetmesinde önemli rol oynamıştır. Hacı Bayram-ı Veli'nin koyduğu imece
usulü, yani hasadı bütün köylülerin katılımı ile ortaklaşa toplama yöntemi
bugün bile hala Anadolu'da uygulanmaktadır. Anadolu'da ondan başka aynı
etkiyi sağlamış bir mutasavvıf gösterilemez.
Hacı Bayram-ı Veli'ye göre toplum
iki ana kesime ayrılır: Zenginler ve yoksullar. Bu iki grubun arasında köprü
kurulması ve yoksulların sosyo ekonomik güvenliğinin sağlanması görevini
yaşadığı dönemde Hacı Bayram-ı Veli gerçekleştirmiştir. Mübarek aylarda
müridleriyle beraber Ankara'nın ticari merkezlerinde dolaşır, dükkân
sahiplerinden isteyenler zekat ve sadakalarını dervişlerin taşıdığı büyük bir
torba içine atarlardı. Bu paralar bir yardım sandığında toplanır kimsesiz
yaşlılara, dul bayanlara, öksüzlere, evlenemeyecek kadar fakir genç kızlara
ve erkeklere, kitap alamayacak kadar fakir öğrencilere kısacası tüm ihtiyaç
sahiplerine dağıtılırdı. Görüldüğü gibi günümüzün Kızılay, Çocuk Esirgeme
Kurumu, Bağkur gibi sosyal yardımlaşma organizasyonlarının temeli bundan beş
buçuk asır önce Hacı Bayram-ı Veli tarafından atılmıştır.
Hacı Bayram-ı Veli'nin güzel
adetlerinden biri de tekkesinde sürekli bir kazan kaynatmasıdır ki bu adet
kök olarak Orta Asya tasavvuf geleneğine, Hoca Ahmet Yesevi'ye dayanır.
Tekkesindeki bu kazanda sürekli gece gündüz burçak çorbası kaynar; gelen
geçen, zengin fakir, büyük küçük, kadın erkek herkes içerdi.
Hacı Bayram Camii tekkesinde hergün
sabah ve yatsıdan sonra zikir meclisleri kurulur, öğle namazından önce ve
sonra başta müridler olmak üzere her gruptan insana tefsir, fıkıh, hadis,
kelam hatta felsefi ağırlıklı tasavvuf dersleri verilirdi. Bu şekilde
toplumun eğitimi de gerçekleştiriliyordu.
Hacı Bayram-ı Veli Anadolu'da dil
ve kültür birliğinin sağlanması için Türkçe eserler yazılmasında Leme'at ve
Gülşen-i Raz gibi eserlerin Türkçeleştirilmesinde etkili olmuş kendisi de
halkın anlayacağı dilden, Ahmet Yesevi geleneğine uygun olarak şiirler
yazmıştır. Devrinde Arapça ve Farsça eser vermek revaçta iken, Hacı Bayram-ı
Veli'nin halk ile diyalog kurabileceği Türkçe'yi tercih etmesi belli bir
misyona delalet eder. Bu misyon Anadolu'da dil birliğinin sağlanması ve Türk
kültürürün hakim olmasıdır. Türkçecilik akımı müridlerini de etkilemiş, bu
sufiler özellikle Türkçe eserler vermişlerdir. Yazıcıoğlu Muhammed, Ahmet
Bican, Eşrefoğlu Rumi gibi öğrencilerinin Envaru-l Aşıkin, Muhammediye,
Müzekki'n Nüfus gibi eserleri Anadolu'da yıllarca kolaylıkla okunmuştur
halkın elinden düşmemiştir.