.
.
.
Ben yalnız başıma herkesin hakkı olan pastayı yiyeyim, kimseye koklatmayım diyen alçaklık dönüyor vatanımda şeytanların aşk kuruna!
Azınlığın menfaatine, ihtirasına, vatanı, yurdu bile düşünmeden kararmış kalple adım atmak…
Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı zaferini yaşatmış ve aziz vatanı bize emanet etmiş atalarımızın kalmışsa kemiklerini sızlatmak!
Ulan gafil, bu vatan olmazsa elinde ki zenginliğin yahut varlığın ne faydasını göreceksin ki? Kardeşine düşman olmakla ne kazanacaksın ki? İlk önce vatandır, sevgiyi ve aşkı yaşatacağın yer şu emanet dünyada…
Savaşları kazandıran ve Kelimeyi Tevhidle düşman üzerine yürüyen imanımızı yitirirsek acınmadan üzerine basılan bir böcekten ne farkımız kalır ki?
Önce vatan sonra iman bizim kırmızı çizgimiz… Arkasından gelen duygudaşlık ise bizi medeniyete götürecek ulvi yoldur. Eğer müreffeh bir yaşam düşümüzse, bu ancak herkesle aynı idealleri paylaşmakla olur. Adalet ise her gidilen yolda tekrar geri dönmeye işaret olan ekmek kırıntılarını dökmekle yaşatılır. Her dönüş pişmanlık ve tövbe olsada hiç bir zaman adaletten sapmayız böylece…
Bu ülkenin en sıkıntı veren yönü içimize sokulan algılar ve fitnelerdir. Hiç bir Türk devleti bölünmedikçe yıkılmamıştır. Bizi birbirimize bağlayan her güzelliği, fitne ve algılarla yok etmemek gerekiyor. Kimin fakir kimin aç olduğunu gören komşusu, eğer bu açlığı devletten beklemeden gideriyorsa, işte bizim varlığımızın devam ettiği tarz yerine gelmiştir. Biz şikayet etmeyiz, aksine şikayete neden olanı komşuluk ve kardeşlik ile her derdi yok eder ve zalime bunları malzeme etmeyiz… Eğer bunlar konuşuluyorsa, yitirdiğimiz güzellikler vardır demektir.
Etrafınıza bakın, adaletsizlik etrafımızdadır sonuçta… Kim kime yanlış yapıyor, kim kime zülüm ediyor, kim kiminle kavga ediyor, şiddet uyguluyor, kim kiminle küs yaşıyor… Dur diyebiliyor muyuz? Yoksa bana ne mi diyoruz. Hani devletin polisi var, jandarması var, bunu yok edecek gücü var öngörüsü içinde miyiz? Adalet ailede, komuşuda, sokakta genişler… Biz eğer ailede adaleti sağlıyorsak, komşularımızla güvencedeysek adaletsizlik nasıl sokağa taşar ki? Ailemizde ki adaletsizliği haydi gel devlet çöz mü demeliyiz ki? Anasını babasını darp edecek hale gelmiş bir evladı biz yetiştirmedik mi? Eşini öldürecek hale gelmesine sebep eğitimi biz vermedik mi? Çalmayı meslek haline getiren evladı biz büyütmedik mi? Vatan haini çocuğu biz toplum içine sokmadık mı? Ne yazık ki çocuğa dinini öğretmedik, kime kul olacağını anlatmadık, tarihini sevmeyi benimsetemedik, kim düşman kim dost oluyor gösteremedik… Sorunları büyüdüğünde çocuğumuzun büyüdüğünü anladık. Sonra da adalet nerede dedik, aç kaynıyor etrafımızda dedik, malımız çalınıyor diye etrafımızı büyük masraflarla emniyet şeridi haline çevirdiğimiz, kimsenin kimseyi anlamadığı, tanımadığı, içinin görülmediği duvarları ördük… Sen evladına söz geçiremiyorsan, devlet bu evlada ne yapsın ki… İki gün hapiste kalıyor sonra yine dışarıda… Yine suçlar diz boyu ve öncekinden daha fazla artıyor da. Devlet eline silahını alıp da bu insanları öldüremez ki!
Eğitim aile de başlıyor… Belki de evlenen çiftlere çocuklarını nasıl yetiştirecekleri ve büyütecekleri eğitimler verilmeli. Bu eğitim sonucunda ciddi sınavlar yapılmalı. Sınavı geçerlerse evlenmeli…Vatan sevgisi, Allah korkusu olan ebeveynler çoğalmalı. Vatanını sevenler çoğunluğa dönüşmeli… Herkes adalet konusunda taşın altına elini koymalı. Ben vergi veriyorsam devlet her işi yapmalı düşüncesinden vazgeçilmeli… Eğer bu işi yapamıyorlarsa bir daha yapmasına izin vermeyecek oylarımızı aleyhlerine kullanırız. Sonuçta bu ülkeyi ülke yapan değerler bizim ve onları yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir inşallah… Her yanlış algıya ve bizi bölmeye çalışan fitneye karşı uyanık olalım.
Son kelam gençlere sözüm;
Ey Türk evladı, sporda yarışıyorsan kazanmayı hedefle, ilimde yarışıyorsan en iyisini icat et. Çok kazan ama kazandığından da infak et. Sana bu vatanı emanet eden, her türlü acıya, hatta ölümü bile göze alan atalarını tanı ve onların izinden git. Öyle bir vatanda yaşıyorsun ki, vatan toprağının her karışında gözü olan düşmanların var. Güçlü ol ki, onların üzerine gelmelerine, seni kandırmalarına, yoklukla, ambargoyla sınamalarına izin verme. Kardeşini, çevreni, vatanın her karış toprağını tanı ki, mükemmel bir ülkede yaşadığını anla ve vatanın hakkında söylenen, geri kalmış diye boynumuzu büktüren yalanlara kanma. Bu vatanda yaşayan herkes, ön yargıdan dolayı acı çekiyor. Neymiş sınıf farkları yabancı ülkelerde ki gibi…Sınırlarını aç ve paylaş! Dinin zekat ver diyor, sadaka ver diyor, komşun açken yatma diyor, paran yoksa, verecek bir şeyin yoksa, tatlı bir gülüşle selam ver diyor. Bizi bize bağlayan ve mutlu edecek atalarımızdan miras kalmış o kadar çok güzellikler var ki… Sevmeyi bilen ve aşkın değerini hala benimseyen, insanı insan yapan bu güzelliğe ve anlayışa sahibiz. Biz birbirimizi tanırsak, paylaşırsak, kim bizim aramıza fitne sokabilir ki? Kim kardeşi kardeşe düşman eder ki? Sen iyi ol, sen barışçıl ol, sen rahmete gönüllü ol, sen Hak rızası ara ve Ondan aldığın aşkın güzelliğini nurunla yay… Sen mutluysan, etrafında ki herkes mutlu olacaktır, buna inan.
Bölücüler, vatan düşmanları küçük bir azınlık… Sen onlarla dost olma, onlara acıma, onları toplum dışına it. Sen onlara kanmazsan içinde yaşayabilir mi? Sen şeytanın vesvesesine kanmazsan, şeytan yanında yaşayabilir mi? Sen atalarının izinden gittikçe, özünden ayrılmadıkça yalnızca onları seversin, yüceltirsin. O zaman bu vatanın asil evladı olursun. Düşmanın her fitne malzemesini bilir, bir savaş meydanında ki gibi onları püskürtürsün. Eğer bir kişi, atalarını yeriyorsa, tarihine küfrediyorsa o senin düşmanındır. Sana düşmanlık etmekte, diş bilemekte ve zayıf anını kollamakta fırsat aramaktadır. Onunla paylaşma, ilişkini kes.
Az uyu, çok çalış… Üretken ol. Artık bu memlekette bölücülük yapan, darbe niyetlisi olan, sizlerin sayesinde artık olmayacaktır. Sizlerin bu asil görevi başarmanız için dua ediyorum. Allah sizlerin yar ve yardımcısı olsun inşallah.
Saffet Kuramaz