.../
Binalar boşaldığında olur viraneler
Çıkar ortaya kırık camlar, yıkık duvarlar, fareler
İnsansız aynalar, fısıltılı rüzgâr, bu göreni kalpten yaralar
Kâbe’nin etrafında çöl kumuna bulanmış Hacer
Safa Merve arası çığlık çığlığa su arıyor bebeği İsmail’e
Etrafı virane kalbi Rabbine teslim olmuş hane
Hep böyle başlamadı Hak yolunda davalar!
…/
Korkum ölümden değil İslamsız dünyadan
İmansız kaldıysa yürek kıyametim bilirim rüyadan
Nur dağında teslimdir yüce nebi Cebrail’e
Şifayı dağıtan zemzem tekrar bulunmuştur
Asırlar yaşayacak insanı beklemekte
Mahşeri Rabbim ertelenmekte!
Solan çiçek dirilir Cebel-i Rahme’de
Arafat son peygamberle yeniden dillenmektedir…
Yollar açar çöl fırtınasıyla, dikenler uçuşur
Aslında sevinçtir karanlık
Sehere hazırdır el ele kol kola yarenlik
Viranelere yeniden girer insanlık
Zalimlere rağmen…
Dokunur kumlara cennet kokusu
Her iz rahmet her dua medeniyetin dokusu
Son mesaj ile gömülür toprağa insanlığın korkusu
Altın çağ başlar…
Bir yanda Endülüs
Diğer yanda Osmanlı
Medeniyetleri aşmış
Askeri imanla kıtalara taşmış
At izlerinde şehadetin kemikleşmiş tortusu
Yükselmiş mabetlerin üzerinde çiniler
Hanlar, medreseler, camiler geçmişine sadık eserler…
Aslında gönül zenginliği
Bal yapar gibi her çiçekte ilahi
Her arısında mücahit vızıltı!
Her can ölmeden kabire uzanmış
Saltanat işkencesi toprakta budanmış
Kesildikçe büyümüş, bahar tomurcukları sevdalar
Kardeşlik yaşanmış…
Altında, makyajda değil pırıltı
Gönülde arınmış
Heykeller yerine
Her nesilde aynı Allah’a teslim ruh barınmış
Ah nerede o günler ki…
…/
Geçmişte teselli veren emelse
İslam yaşanmaz temelse
O yaşanan coğrafyada
Her izinde övünülen ezelse
Boşuna değil viranelerde gözyaşı
Hâkimiyet küfürün elindeyse!
Endülüs’te beylikler
Osmanlı’da turfanda ezikler
Ne kadar kolay küffara teslim olmuş
Yıkılınca kardeşlik…
İmanla yaşamazsa sığınılan liman
Dinlemez düşman aman
Gemilerde hazineler edilir talan
Ölüm korkusuna teslim olur sadakat
Kim arar ki liyakat
Açlık uğruna satılır Filistin evleri
Duvara asılan Kur’anla evler dönüşür viranelere
Kurumadan şehidin teri!
Hani konuşmuyorlar mıydı iki bin on ikide kıyamet kopacak
Söylüyordu şeytanın eri
Gayb bilme derdinde gezer etrafımızda şirk dolu lanetleri
Müslüman dünyaya tattırdı esareti
Peki kıyamet koptu mu, hani?
Alnı secdede
Aklı Mekke’de
Beden orada, ruhta Kerbela!
Günah yiyip içmekten kopacak boynunu kaldır
Şu karanlığa ol güneş
Cesedine nur doldur…
Selahattin Eyyübü gibi yap bir bir kale
Yok olmuş ahlak için yenilensin tek kıble
Her yerden fışkıran haçlı medyasının
Fitneleri kesilsin kalpte…
Duyuldukça çan yerine ezan
Üç beş insan sesi fetheder cihan
Yoksa viraneler çöl, dolar Leyla’sız Mecnun
Yönetir bizi ekonomiden sorumlu isyankâr Karun
Ölmeden keser biçer bizi deccal…
Kalem kırılır kalp daralır
Vahşet gören Rabbine sarılır
Uyanmazsan kardeşim
Sonsuz acıya köle ar damarın yarılır:
Adın kıyamet
Soy ismin unutur merhamet!
Vatan bölünür
Beden toprağa gömülür
Allah korusun!
Saffet KURAMAZ