Sığırcık
ölüleri yağıyor geceden sabaha
Aklımda
fikrimde sen
İçimde
sağanak hüzün
Pusuya
düşürülen kimsesiz düş
Sabahını
kaybeden telaşlı gece
Ve
ışıksız…/ kırgın…/ ve kızgın bir şehir
gibi
Kapıyı
çarpıp gidişine
Aşkın
kör gözüne uyanıyorum
Gözlerimde
sen
Gözlerimde
kızıl bir gül yangını
Kan
ter içindeyim yine
Yine
yaralı…
Bakışlarından
vurgun yedim
Gülüşünden
aldım en derin yaramı
Sen
sormadın
Bense
hiç söylemedim zaten
Dilimi
yüreğime gömdüm
Sustum
Yaralarımın
faili hep meçhul kaldı…
Oysa…
Yüreğimi
istila ederek yağmalayan sendin her gün
Evet
sendin;
Bakışınla
aklımı başımdan alan
Ve
derin bir uçurum gibi gözlerinin dibine düşüren beni
Evet
sendin;
Bedenimi
deprem gibi sarsan
Ve
yerle yeksan eden beni
Evet…
Evet sendin;
Her
gece yüreğimi kundaklayıp yakan
Ve
yana yıkıla
Bir
ömür boyu gülüşüne tutsak eden beni…
Zaman
aşımına uğradı
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Mem
ile Zin, Aslı ve Kerem…
Ve
gelmiş geçmiş
Herkesin
ayrılığı kadar hasret
Herkesin
sevgisi kadar büyük olan bütün aşklar…
Samimi
ikrarlardayım artık
-aklımda
bıraktığın derin aşk izleri delilim
Yer,
gök, deniz ve kalbim tanığımdır-
Yaralarımın
faili;
Kıyamet
gibi üzerime yıktığın o suskun bakışların
Ilık
bir rüzgâr gibi dudaklarımda gezinip duran öpüşlerin
Ve
alelacele unuttuğun bir eşya gibi
Ardında
bırakıp gittiğin gülüşündür senin…