Kente dökülmüştü tüm sezgilerimiz,
Bazısı araç lastiklerine ciklet gibi yapışakaldı,
Kedilerin yollarda ezilen bedenlerine müşabih.
Bir kısmı karanlık menfezlere sızdı,
Bir kısmı aylak bedenlerde karar kıldı.
Neye, kimle kılıf bulduk,
Neyin nasıl punduna vurduk, bilmiyorum,
Develer kindarlığımızdan utandı.
Musa’nın asasından çok,
Poseidon’un mızrağını sevdik.
Kehf ashabının köpeğinden ziyade,
Hades’in itini, Kerberos’u beğendik.
Medya medyumlarının elinde,
Korteksimizi küreye benzettik.
Boğayla , ayıyla, menhus piyasayı,
Yüce “on-us” aşkıyla,
İşletmeyi öğrendik.
Yengeç burcunda,
Dördüncü evdeydik.
Sadeleştirmemeliydik kesiri,
Basitleştirmemeliydik tefsiri,
Karekökün içinde kalmalıydı,
Örümcek bacaklı, akrep zehirli,
İntegral yaşamın iksiri.
Ola ki anlamadan içmeli,
Belki de yerlere serpmeli,
Haşereler evlerde ölmeli,
Karıncalar zihnimize girmeliydi.
Her sorun sorulsa da,
Her problem çözülmemeliydi,
İyi fikir: Sürüngen gibi sürünmeli…
Her imaj her görüntü,
O kadar füsun olmalı ki,
Kobra gibi zehirlemeli.
Her salya, her dürtü,
Vitrinlere yapışıp imlemeli.
Herkes kendini cilalasa da,
Her temettü, her statü,
Tosbağa gibi aheste gelmeliydi.
Duraklarda durarak ilerledik!..
Taşıdığımız her pusulayla,
Bindiğimiz merkeple bile,
Kendimizi yitirdik.
İnsicam kalmadı yerde,
Göklerden de fayda görmedik.
Kalabalık galebe çaldı üstümüze,
Sürüleştik…
Gene de dört cenahtan öğütlendik,
Hayatımız ve
Hayvanatımız üzerine:
Ne güzel karakaçanlar!
Ne güzel yılanlar!
Ne güzel kişneyen atlar!
Ne güzel timsahlar!
Ne güzel balıklar!
Ne güzel kuşlar!
Ne güzel içimizden!
Ne güzel çıkarlar!
Ne güzel çakallar!
Ne güzel parçalar!
Ne güzel hayvan bunlar!
Bazen Şair
Eylül 2020
Yazarın
Sonraki Yazısı