“O mü’minler, kendilerine tevdî edilen her türlü emâneti korur ve verdikleri sözleri tastamam yerine getirirler.” Mü'minûn / 8. Ayet
Konuşuyorum biriyle, senin hakkında falan yanlışımı düzelteceğim, söz diyor. Gönül rahatlığı ile ona güveniyorum. Vakti geldiğinde bu yanlışı düzeltmiyor. Söz veren eğer Müslümansa yerine getirmeli diyorum, yukarıda ki ayeti okuyorum. Arkasını dönüp gidiyor. Onu en son gördüğüm bu konuşmanın son anı oluyor.
İnsanların sözlerini tutmamaları söz verdiği kişiye büyük bir sınav oluyor. Şimdi kime güveneceğiz sorusuna cevap arıyorum. Eğer bir iş yapıyorsak ve karşılığında hayatı devam ettiriyorsak bu verilemeyen söz ile yarı yolda bırakılıyoruz. Hayatımızı ikame ettireceğimiz söz verilen iş olmayınca perişan oluruz. Tekrar ayağa kalkmak için belki de bir ömrü harcıyoruz.
Bir kişi eğer Müslümanım diyorsa ona güvenmekten başka çaremiz mi var ki? Çünkü Müslümanım diyen Allah’tan korkar ve ne yapıyorsa hesabını vermenin mahşerde ne kadar zor olduğunu bilir. Yani ne paylaşırsak verdiği sözü Allah bilir, kayıt eden melekler amel defterine en ince ayrıntısına kadar yazar. Bunlar gerçekken aynı dini paylaştığımız kişi sözünde durmaz ve yalan söylerse bunu nasıl açıklayabiliriz ki? Sözünü yerine getirmeyen bundan kısa bir süre yarar görür belki ya sonra… Allah kulundan verilen sözün tutulmasını istiyorsa, mutlaka kulunun imanını korumasını istemektedir, kula bu öğüt nimettir. Yani onu korumaktadır. Allah bizi korurken biz kardeşimizi neden korumayız ki…
Söz verdiğimizde bunu yerine getirmemekle geri dönülemez işlerde olabilir. buna örnek olarak şu kıssayı verebilirim, bize emanet edilip çocuğuna bakacağımıza söz verdiğimiz çocuk balkondan yahut pencereden aşağıya düşüp ölebilir. Bu yüzden eğer yapamayacağımız bir iş için söz vermemeliyiz. Vermişsek de onu yerine getirmeliyiz. Yoksa bu dünyayı da öbür dünyamızı da kaybederiz Allah korusun.
Saffet Kuramaz