Eğer ki
hatrım yoksa, çalmam daha kapını,
Kırılan
umutlarım, söyle ne sanıyorsun.
Ne ettim ki
ben sana, yıktın gönül yapımı,
Söylesene
anbean, ne ile yunuyorsun.
…..Dal
kırıldı kalbimde, ruhuma aktı zehir.
…..Sensizliği
anlattı, bulunduğum her şehir.
Acı konuşur
dilin, zehirlenir insicam,
Hayaller
yerle yeksan, alabora gerçekler.
Böylesi
dert var iken, yiğitler de dolar gam,
O kızgın
bakışında, soluyor tüm çiçekler.
…..Nasıl
kelamlar ettin, yıktın kırdın kavurdun.
…..Dağıttın
acımadan, diyar diyar savurdun.
Susarım
için için, talihime susarım,
Yok sayarım
her şeyi, geçmişi zehirleyip.
Yok
saydığım ne varsa, tarihlere asarım,
Kapatırım
üstünü, yaşımla mühürleyip.
…..Anladım
sevilenler, hep böyle kırılırmış.
…..Kimseye
darılmadan, kendine darılırmış.
Sözlerin
ölüm gibi, yutkundum ağlayarak,
Yüreği delip
geçti, mızrak olan bakışın.
Sıktığım yumruğumla,
bağrımı dağlayarak,
Tarihlere yazıldı,
ol Âdem’i yıkışın.
…..Mendilimi
sallarım, kayan yıldızlar işte.
…..Ayrılığın
kahrından, yüreğim sızlar işte.
Âdem Efiloğlu