1
Umursuzdur
kâinat, habersiz döner senden,
Nasıl
rıza göstersem, bana düşen tek paya;
Ne
yapsan sorgulanır, herhangi bir nedenden,
Ömrümüze
çiledir, nefes çekilir say’a;
İşte
böyle beklerim, yorulur sessizliğim,
Yokluğun
ortasında, vurulur sessizliğim…
Defalarca
sorarım, sessizlik durmak mıdır?
İçimde bir
bilinmez, bekleyişin korkusu;
Bu
bekleyiş söyleyin, karaya vurmak mıdır?
Korkarım
ruhumdaki, sanki ölüm uykusu.
Kanatır
dudağımı, kurulur sessizliğim,
Yokluğun
ortasında, vurulur sessizliğim…
Bıraksınlar
ruhumu, kurtulsun zincirinden,
Kırılması
imkânsız, kırsam duyulur sesi;
Kurtarın
yüreğimi, geçmişimin kirinden,
Sökülür
dudaklarım, sunar veda busesi;
Belki
ihtimal derim, sarılır sessizliğim,
Yokluğun
ortasında, vurulur sessizliğim…
Vakti
gelince işte, gidişimiz duyulur,
Şu
virane bedenim, konur kara toprağa;
Karanlıktır
her taraf, geceler benle uyur,
Yazılmaz
ne söylesem, bir kelamım yaprağa;
Söylenirim
kendimce, sürülür sessizliğim,
Yokluğun
ortasında, vurulur sessizliğim…
İşte
böyle Âdemi, hayatta yok istikrar,
Susarak
durduğumuz, her yerde yaralandım;
Kor
ateşi bilirsin, yüreğim öyle yanar,
Kendim
bildim herkesi, hep böyle paralandım;
Oysa
sabır kuşandım, yarılır sessizliğim,
Yokluğun
ortasında, vurulur sessizliğim…
Âdem
Efiloğlu