İnsan sağlığını korumaya çalışır, hayatta kalmayı da ister. Peki, neden savaşlar yapılır ki… İnsanı öldürmek ve yaşama hakkı elinden alınır ki… Bu açıdan baktığımda bir başkasına yapılan zülümü anlayamıyorum. Yaşama hakkı denen şey tüm insanlığı kapsıyor ve biz ne istiyorsak başkaları da aynı şeyleri istiyor diye duygudaş olunmalı değil mi?  Başkaları da yemek, yemek istiyor. Başkaları da para kazanmak istiyor. Başkaları da seyahat etmek istiyor. Kısacası bu dünyada yaşamak istiyor. Bunu neden göremiyoruz ya da görmek istemiyoruz? Bu bencillik neden? 


Eğer din olmasaydı, bir yaratıcı kabulü olmasaydı ve ona kulluk yaşanmasaydı bunun yerini insanlar eline alsaydı, bu dünyada yaşayan insan kalır mıydı? İnsanı yaşatan, insanı Yücelten, insanın varlığını hissettiren ve heyecan duygusunu ona ilham eden bir yaratıcı var. Bu öylesine anlamlı ki… Yaratıcının sonsuz kudreti ile nizam ve rızık insanlara bahşediliyor Âdem’den beri… Ancak bu kavga ve sonu gelmez acılar ve dehşet hep var da… Kimse geçmişte yaşanan acılardan ders almıyor… Peki, madem acı var, madem acı acı verene de geri dönüyor, neden aynıları durmadan tekrar ediyor? Neden yaratıcının emirleri Yaratıcının nizami bu dünyayı kaplamıyor, kapsamıyor?  

 

Elbette ki bunun bir tek sebebi var- İnsanlara sunulan sınav! İnsanlar bu sınavlardan da kendi gayretiyle geçmek zorunda… Yoksa yaratıcı tüm dünyada nizamı kurar, insanların içine rahmet ve verdiği nimetleriyle en güzelini yaşamaya yönlendirir ve dünya bir cennet haline gelirdi…  

 

Yaratıcının insana verdiği fırsatı ve donanım gereği bu nizamı insanların kendilerinin yapmasını bekliyor. İnsanların bunu düşünmesini istiyor, bu sınavdan geçmesini ve bu dünyada cenneti nizamının korumasını istiyor. Bu yarış bir ömür bir tahtanın üzerine iliştirilen resimlerin yer almasıyla meşgul olurken, ortaya çıkan tabloysa toplumun gözünde güzelleşiyor ve insanlığın unutamadığı bir yere konuyor.  

 

Düşünsenize her gün aynı şeyler yaşanıyor. Uyanıyoruz, işe gidiyoruz,  türlü çabalar ile akşam oluyor, eve geliyoruz, yemeğimizi yiyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz belki birkaç film seyrediyoruz sonra uyuyoruz. Bundan farklı yaşayan var mı? Sıra dışı, isyankâr yaşamak isteyen insanların günahkâr olmaya meyilleri var. Onlarda uyumak yerine gecenin dem vaktinde isyankâr olma ya, yanlış işler peşinde dolaşmaya, huzuru aramak yerine onu saçma peşinde harcadıkları bir yol alıp gidiyorlar. Onlar da hep aynı şeyleri yaşıyorlar. Onlar da her gün aynı günahlar ile her gün aynı rezillik, her gün aynı kötü kokular içinde değişen hayatın içindeler.  

 

Yaratıcı, insanları,  yesinler, içsinler, uyusunlar diye mi bu dünyada yarattı? Evet, bunu düşünmek gerekiyor. Bizim insan olarak niçin yaratıldığımızı, amacımızın ne olduğunu tefekkür edip gayeleri ve dinin gereklerini üzerimize düşen ölçüde başarmamız gerekiyor. Elbette önümüzde engeller var. Elbette bizi engelleyen kişilerin zulümleri var ama biz bu barikatları aşmak için bunun kurallar neyse yapmaya gayret etmeliyiz. İnsanlara zülüm etmeden bunu başarmamız gerekiyor. Evet, bana ne başkasından ben yaşayayım yeter ki düşüncesi yerine insanlığa hizmet Allah’a ibadet gayelerinin en önde gelen işlerinden biri. Evet, Allah’ı bilmek, Allah’a varmak, yaratılmışlığı hissetmek gayenin en yüksek seviyesi… Heyecanın da! Şer yoldan uzaklaşmak ve en doğruyu, dosdoğru yaşamak da…   


Alışkanlık olmuş ve tekdüze hayatın içindeki yaşanabilecek her işi Allah biliyor ama insan yaşadığı süreçte neyle karşılaşacağını üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyor. Evet, yarın yine aynıları yaşayacağız büyük ihtimalle… Bizi şaşırtan bir olay yaşanmazsa mesela bir deprem, mesela büyük bir yangın, mesela bir trafik kazası, mesela ani bir ölüm… Evet, her şey standart gelişirken, alışıla gelmişken bizi bir an durduran, düşündüren bir gelişme yaşanabilir.  Bu bizim elimizde olan bir şey değildir. Bunlar cümleye tevafuk eden bir ölçü… Bu yüzden gayb bilmiyoruz. Gaybı Allah biliyor. Bu yüzden biz şu anı yaşıyoruz, şu andakileri biliyoruz,  şu anda kendi etrafımızda dönüyoruz, nefes alıyoruz yalnızca. Varlığımız ancak şu ana bağlı, şu anda dönüyoruz…  

 

Evet, düşünmek güzel bir şey! Düşünceleri bir araya getirmek bir yazboz tahtasının içine yeni bir şey eklemek… Ekledikçe sabırla göreceğiz ki bir ömrün çakıl taşları tamamlanmaya başlıyor hızlıca…  

 

Gecenin bu deminde yollar boşalmış, köpekler uluyor gecenin, yanıp sönene lambaları yanarken gecenin bu deminde bir arabada bulunan kişilerin kim bilir ne sorunu var.  Gecenin bu deminde belki yarın yağacak bulutlar yağmur için hazırlık yapıyor, gökyüzünde bulut kümeleri birleşmeye çalışıyor. Hafif bir rüzgâr var… Evet, yarının yeni bir başlangıç olma ümidini taşıyorum. En azından yaşanacak aynı olsa da hepimizde bu ümit var. Kim bilir neler göreceğiz. Bundan farklı olan bizim elimizde olmayan, değişecek olan, bize değiştirecek olanlar… İnşallah uyanırız ve yeni güne başlarız, kahvaltımızı yaparız. Bu enerjiyle, bu heyecanla güzel bir günü kucaklamaya hazır oluruz. 

 

Gecenin bu döneminde ayı seyrediyorum. Gökyüzüne hâkim güneşten yansıyan hilal her zaman ki gibi etrafını aydınlatıyor. Bu kadar cılız ışığın olduğu bir şehir hayatında onun ışığına övgüler yağdırmam mümkün değil. Küçücük bir parça gibi kendi çizgisinde kümese girmiş gibi görünüyor. Ufka yaklaştıkça azalıyor. Veda zamanı…  

 

Arabalar kim bilir hangi hedefe gidiyor… Bir ambulans geçiyor acı acı çalıyor sesi… Kim bilir içindeki hastası kimdir, nasıl bir sıkıntıdadır, ailesi onun kaygısında uyumayacak. Bu gece hastanede nöbet tutacaklar. Kim bilir ordumuz Suriye’ye girecek bu gece yürüyecek ki zalimin kümelendiği yerleri yerle bir edecek ve biz huzurlu yaşayalım diye güvenli bölge oluşturacak… Oradaki askerler de uyumayacak! Onlarda huzur peşinde insanların huzuru için bir şeyler yapmaya çalışacaklar.  Vatanın huzuru için küçük bir azınlık çalışıyor olacak, olmalı böyleleri… Yani olmalı iyilik yapanlar. Kim bilir kötülük yapanlara yansıyan güzel bir dönüşe sebep olacaklar. 

 

İnsanların yaşama hakkını kimse ellerinden alamaz. İnsanlar yaşamalı… İnsanlar Allah’a kul olmalı ve zalimler ölmeli…  Bu dünya bundan başka huzura erişemez. Evet, iyi ki Rabbimi bilen kullarız. Onun dediği gibi yaşayıp onun dediği gibi hayatımızı sürdürüyoruz, elhamdülillah!  

 

Bu kadar konuştuktan sonra, bu kadar beni koruyan melekler ve iyilikseverleri andıktan sonra, şu anda yatağa girip uyuma vakti de geldi diye düşünüyorum. Benim gibi düşünen milyonlarca insana selam ediyorum. İyiler yaşasın kötüler yok olsun. Biz insanlığı yaşatalım hep birlikte, iyi geceler diliyorum… 

 

Saffet Kuramaz 

( İyi Geceler Diliyorum başlıklı yazı safdeha tarafından 8.06.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu