Bu dünyaya gelen için sonsuz bir hayat yok. Ömürle sınırlı… Her dünyaya gelen geçmişte ne yaşanmış, sonucu ne olmuş, çözümlerin neler olabileceğini küçük bir araştırmayla internetten öğrenebilir. En nihayet varılacak sonuçta, ne kazanılırsa kazanılsın bu kazancını mezarına sığdırıp götüren de yok. Kaldı geriye tek övgü… Sen neymişsin diyen seni ne kadar hatırlar ve yaşatır ki… Dolayısıyla övgü beklemekte boş.


Öyle sıkıntılar var ki hala;


Savaşıpta o ülkenin varlığını kullanmanın bir bankayı soymaktan ne farkı var ki… Sen yemiyorsun enayi ben yiyeyim diye bir akıl olabilir mi? 


Atadan kalan miras hakkını beğenmeyen kardeşin diğer kardeşlerine kan kusturması, kardeşlerin hakkının da kendinin olduğunu düşünerek belki de kardeş katili olması…


Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmış bir eş, eski eşi başkasıyla evleniyor diye öldürmesi nasıl bir etiktir?


Hala dayı arama, liyakati unutma, gücün tutkusuyla yanlış yapma, mutluluğu maddesel gerçeklerde arama…


Hala okuma yazma oranı yükseltilirken okunmayan kitapları çürümeye terk etme, üretilen bilgiye duyarsız kalma…Okuma bildiği halde okumayan cahillerin çoğalması kime fayda veriyor ki?


Araçlar ne kadar değişse de, insanın fıtratı değişmiyor. Yine şerri ve günahı körükleyen tutkular, yine umutlar, yine çaba ve gayretin gerekliliği aynı düzeyde mevcut. Biz insan olduğumuzu unutuyoruz, her kişinin aynı ihtiyaçları olabileceğini göz ardı ediyoruz. Olmayan üstün insan kavramını canlı tutuyoruz. İnsan ne yaparsa kendine yapar ve sonucuna da kendi katlanır gerçeğini unutuyoruz. İnsan dahi olsa ve bir şeyleri keşfetse bu olmazsa olmaz mıdır? İnsanın yaşaması öncelikle yeme, içme, nefes alma, dört duvarlı bir ev ve içinde asgari eşyalar… gerisi lüks, olsa iyi olur ama olmasa insan mı ölür! İnsan bu dünyanın her yerinde yaşar, yeter ki asgari ihtiyacını bulabilsin. Maalesef, keşif ve güç insana olmazsa olmaz bir dayatıya dönüştürülüyor. Daha fazla yiyerek, içerek çok uzun yaşamıyoruz. Allah ne takdir ettiyse… 


Gayret olacak, insanlık yaşatılacak ve bunun için çaba göstermekse bir ibadettir.  Güç bir kaç insanda değil insanlığı eş yayılacaktır. Böylece insan insan olmaktan çıkmayacaktır. Dünyanın yerçekiminin olması gibi insanlığında kalbinde tek ve bir Rabbine çekimi olmalıdır. Bizi yoldan çıkarmayacak ve insan olarak yaşatan da tek gerçek budur. Vereni taklit etmek ve adaleti güçlü kılmak bizim izlememiz gereken vazgeçilmez bir yol olmalıdır. Dünyada yerçekimini inkar edip yaşayabilir miyiz, tıpkı kalbimizde ki Rabbimizin çekimini inkar edemiyeceğimiz gibi… İki çekimde bizim yaşamamıza sebeb… Bu gerçek her zaman vardı, var olacakta. Bu gerçeği unutup güç peşinde koşanların sonu bu yüzden hüsrandır.


Rusya’nı Ukrayna’ya, Amerikanın Orta Doğu ve Asya’ya, Çin’in Uygur Türklerine zulmü, güçlülük ispatıdır ama zülümdür de… Bu zalimler geçmişte ne kazandı, gelecekte ne kazanacaklar ki… Tıpkı Yunanistan’ın silahlaması ve bize horozlanması gibi, hepsi beyhude. Geçmişinden ders almayan bu güç sevdalılarına akıl fikir versin diyorum. Allah onların zulmünden ve hırsından beriye koysun bizleri inşallah. Amin.


Saffet Kuramaz

( Geçmişinden Ders Almayan Beyhude Güç Arayışları başlıklı yazı safdeha tarafından 13.06.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu