Bir mola anında
rastladım ona
Tavrı çok garipti sanki divane
Dünyası kararmış hali naçardı
Belliydi yüklenmiş çilesi vardı
Elleri cebinde
yalnızdı tekti
Yanımda boş yere izinle çöktü
Selamlaştık saygı hürmetle baktı
Tebessüm eyledi gülesi vardı
Hal hatır sorunca
eh dedi işte
Kahırla belenmiş gencecik yaşta
İzleri belliydi zihinde döşte
Feleğin yüzlerce sillesi vardı
Hayatta mutluluk
nedir bilmemiş
Darbeler çok yemiş yüzü gülmemiş
Elinden tutmaya kimse gelmemiş
Dimağda hicranın kalası vardı
Yokladım ağzını
içini döktü
Akraban deyince anlamsız baktı
Hiddeti dilinde umarı yoktu
Hepsini defterden silesi vardı
Dost diye
bildikler zehrin akıtmış
Derinden sarsılmış ihanet tatmış
El açıp Allaha arzuhal etmiş
Mahşerde hakkını alası vardı
Yüreği pırlanta
hilafı yoktu.
Molamız bitmişti yolculuk vakti
Ayağa kalkınca hüzünlü baktı
Anladım yalnızlık belası vardı
Yar diye sorunca
eliyle kesti
Yüzünü kaçırdı yanaklar yaştı
İçerden inledi ah çekti sustu
Yürekte sevdanın karası vardı
Gözleri konuştu dahası vardı