KURBAN BAYRAMI VE MÜSLÜMANLAR
Kurban ve Ramazan bayramları Allah cc’ nin Müslümanlara yılda iki kez gönderdiği büyük iki hediye. Aslında bayramlar bunlardan ibaret değil. Cuma Müslümanın haftalık bayramı. Haftada bir Allah CC. bize hediye gönderiyor. Niçin?
Allah mümin ve muvahhit kullarına bir hafta boyunca yaptığı kulluktan, itaatten dolayı mükâfat veriyor.’ Haydi, ey kulum ben senden, itaat ve hizmetinden, yaradılış gayesine uygun işlerinden, toplumsal hizmetlerinden, bireysel sorumluluklarını yerine getirmenden memnunum al sana bu gün bayram et. Bu bayram benden sana armağan olsun’ der. Yılda iki kez olan büyük bayramlar ise cabasıdır. Asıl büyük bayram ise beka yurdu ahirette Allah’ın cemali, cennet ve rızasına kavuşmak olacaktır.
Bayramların bir Allah’a dönük yönü var bir de topluma. Toplumsal kaynaşmanın, sorumlulukların yerine getirildiği en kutlu vakitlerdir bayramlar. İslam dininde sıla-i rahmin yeri çok önemli. Dinin olmazsa olmazı. Sıla-i rahmi terk edenin ibadeti kabul edilmiyor Allah katında. Bizzat sıla-i rahimin kendisi en büyük ibadet. Anne babaya hizmette sonra sıla-i rahim geliyor. Sebepsiz yere dargın durmak hele hiç yok. Sebepli dargınlıkların süresi de üç gün. Ama nerde biz yıllarca barışmıyoruz nedenli nedensiz dargınlıkları sürdürüyoruz. Yok, yere küsüyoruz, kendimizce haklı sebeplerimiz var, aslında hepsi de sudan sebepler. Ondan sonra bayram yapmaya kalkıyoruz. Bayramda küslüklerimizi bitirmeye değil sürdürmeye gayret ediyoruz olanca azmimizle. Sonra da kendimize Müslüman diyoruz. Hem de Yahudilerin dediği gibi Allah’ın sevgilileriyiz biz diye övünüyoruz. Allah’ın sevgilisi yani dostu. Yani veli.
‘Müminler Allah’ın dostlarıdır’ kavlinin arkasına sığınıyoruz. Oysa nerede o müminler, nerede biz. Gelgelelim bu kuru bir aldanıştan, kendi kendimizi aldatmaktan başka bir şeye yaramıyor.
Bayramlar sıla-i rahim kadar yardımlaşma, kaynaşma, birbirinin derdiyle dertlenme, birbirinin sevincini paylaşma günleridir. Bir birine gösteriş yapma, laf sokma, hava atma günleri değil. Oysa biz bayramı fırsat bilerek egomuzu büyütüyor, şu pahalı elbiseyi buradan aldım, şu kadar masraf ettim diye böbürleniyor, ahlaki zaaflarımızı bu şekilde örtmeye çalışıyor, alçak gönüllülükle temayüz etmek yerine, övünme, üste çıkma, böbürlenme yolunda yarışıyoruz.
Dahası kendimizi direk övemediğimiz zaman çoluk çocuğumuzun, torunlarımızın meziyetlerini saya saya bir hal oluyor, o da yetmezse, yeni ilişkilerimizi gündeme getiriyor, onları överek, muhataplarının hısımlarını ve dostluk arkadaşlık ilişkilerini ‘ben onları sevmedim’ diyerek nefsimizin hanesine yazıyor bundan nefsimize büyük paylar ayırıyor, İslam ahlakında olmayacak davranışları İslam adına sergilemekten çekinmiyor, karşımızdakini adım başına rencide etmekten çekinmiyoruz.
Dahası da var her fırsatı kolluyor,, sürekli nefsimiz adına övünme ve böbürlenmeyi büyük meziyet sayıyor, muhatabımızın açıklarını yakalama onu rencide etme, küçük düşürme gibi eylemleri yerine getirmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyoruz.
İşte böyle bir hal ve vaziyet içinde bayram yapıyor ve bu bayramdan bizi esenliğe çıkarmasını bekliyor, bu şekilde Allah rızasını umuyor, ahirette de cenneti ve cemalullahı kesin bir şekilde elde edeceğimiz umuyor, muhataplarımız da bir kalemde atıyoruz ebedi cehenneme. Sanki cennet ve cehennem bizim tapulu mülkümüz. Oraya istediğimiz sokarız, istediğimiz çıkarırız.
Hiçbir Müslümanın derdini dert etmeden, hep egomuzu ön plana çıkararak bayramların en güzeline cennetlerin en alasına layık olduğumuzu sanıyorsak aldanıyoruz. Kalın sağlıcakla. Bu konuya da devam edeceğiz bayram boyunca inşallah.