1
Bir Soru Bin Cevap Gibi 1
Aşkın olmadığını sandığımız yerde, şaşkın olmak
aşkın tadına varmadan onu kaçırmak mıdır?
Şaşkın: Düşünceleri karışmış,
dağılmış, ne yapacağını bilemez duruma gelmiş (kimse) diğer anlamlarına gerek
yok diye yazmadım.
A-Aşk zaten geldiğinde akılda ne
varsa alır dışarıya atar insanı şaşkın bırakır işte aşk gelmiş kapıyı çalmadan
içeriye girmiş, şimdi yukarıdaki soruda bir sapma var yörüngesinden çıkmış
haliyle ben sapmasını ve yörüngesinden çıkmasına bu cevabımla son verdim.” Mutasavvıflar,
Yüce Allah’ın "Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi diledim, bunun için
(beni bilmeleri için) yaratıkları yarattım." (Yılmaz 2013: 396) kelamından
ötürü aşkı varlık âleminin yaratılma sebebi olarak görmüşler ve bu âlemi Mutlak
güzelliğin tecelli ettiği yer olarak düşünmüşlerdir. Bu Hadîs-i Kutsî’den
dolayı nazarî ve estetik esaslarını İslamiyet’ten ve tasavvuftan alan klasik
Türk edebiyatında aşk, mukaddes bir değer sayılmış ve klasik şiirin temelini
oluşturmuştur. Tasavvufî edebiyatta aşk her şeyin özüdür, varlık âleminin
yaratılış sebebidir. Bu nedenle kâinatta aşkı yok sayacak bir zerre dahi
bulunmaz. Mutasavvıfların nazarında aşk, mâsivâyı (Allah'tan başka her şeyi
terk etmek) terk ederek tüm benliğini yalnızca Rahman’a teslim etmektir. Mutlak
gerçeğe ancak aşk vasıtasıyla ulaşılabilir, diğer yollar bu sırra erişmede aciz
kalır. *”
B-Bence aşkın gelişiyle bir güzel
vuruluşuyla insan zaten şaşkın kalır şaşırır, bu şaşkınlık görmemeyi
gerektirmez ki şair ne güzel ifade etmiş:” “Aşkın güneşi dünyayı aydınlatmışken
neden yarasa gibi mağara köşelerinde kalıyorsun?” Şaşkınlık kendini kaybetmeyi
gerektirmez hayranlık içinde kalmakta şaşkınlıktır. Bakın şair nasılda sözümü
doğruluyor.:” Hüdâyî-i Kadîm “Gönlün doğusundan aşkın ışık saçan güneşi
doğunca, Allah'ın yaratmış olduğu bütün zerreler aşkın karşısında zayıf,
dermansız ve hayran kaldı” diyerek aşkı ışıklar saçan/göz kamaştırıcı bir güneşe
benzetmektedir a.g.e.”
C-Cavidan yine aşk şiirlerini
okurken neden aynı duygu ve hislerle kocasının sevmediğini düşünürken küplere
binmiş tek tek kırıyordu adeta. Camdan dışarıya bakarken sokaklarda el ele
dolaşanların olmasının suçlusunun kendisi olduğunu candan aşkla sevmeyen
kocasının evlilik teklifine evet diyerek acele etmiş olmanın pişmanlığında
izlerken kahr oluyordu. Oysa onlar el ele dolaşsalardı mahalledeki herkes el
ele dolaşacak sokaklarını aşk saracaktı bu nedenle şaşkındı.(Bakın burada
şaşkınlık başka bir hal aldı, idrak etmeye götürdü muhteşemmmm)
Kısa ve öz olsun yarın kaldığımız
yerden inşallah devam ederiz selamlarımla.
Mehmet Aluç
*Dergi Park-AŞKA DAİR BAZI
TASAVVURLAR (XVI. YÜZYIL DİVANLARINDAKİ AŞK REDİFLİ GAZELLERDEN HAREKETLE)* Fatma KOLA