Eli
Cebinde Üzgün, Karşıdaki olsa Düzgün
-Konun
başı belli olsa da sonu belli değil.
Esas
olarak bu söyleşi karşılıklı konuşma çok ciddiydi. Buyurun büyük bir rahatlıkla
kulak misafiri olalım.
-Önemli
olan başı sonu zaten ya iyiye gider ya da ayrılığa.
İçimden
ben” Elbet başı sonunu güzel takip ederse az sabırlı olursa iyiye gider” diye
düşünüyorum.
-Nasıl
bu kadar emin konuşuyorsun?
-Eminlikle
alakası yok hayata bakıyorum ve ona göre söylüyorum.
Aynı
ben kopyam sanki!
-Hayatın
neresine bakıyorsunuz?
Buyurun
alakasız bir insan!
-Siz
neresine bakıyorsunuz?
-Ben
mi bilmiyorum!
-Ben
her yerine yönüne gelişine gidişine bakıyorum.
-Geliş
gidiş derken?
-Doğum
hayat yaşam gençlik ihtiyarlık ve ölüm…
-Yani
bundan anlıyorsun?
-Evet.
-Ben
niye anlamıyorum?
-Bakmıyorsan
göremezsin alakadar olamazsan sezemezsin.
-Kendime
bakıyorum aile bakıyorum, canımın çektiği bir şey olursa gerçekleşmesi için
çabalıyorum.
-İşte
sen tek kendine ailene bakarken göremiyorsun ve zaman önünden akıp gidiyor.
-Senin
yanından geçip gitmiyor mu?
-Gidiyor
da ben herkesle ilgileniyor hatırını soruyorum yardıma ihtiyacı varsa koşuyorum
ve zaman giderken bana teşekkür ederek el sallıyor?
-Neden
el sallıyor?
-Zamanın
içini az hoşlukla doldurmaya gayret ettiğim için, içi boş gitmediği için.
-Anlamadım
ama neyse.
-Senin
iç dış sahanı kaplayacak konular değil.
-Ne
yani cahil miyim ben?
-İlgisiz
alakadar olmayansın.
-Ne
alakası var?
-Bak
şu karşıda gelen eli cebinde, başını öğe eğmiş, üzgün derdini içine atmış gelen
insanı gördün mü?
-Hani
nerede?
-Bak
karşıdan geliyor.
-Eli
cebinde üzgün ve derdini içine atmışa benzemiyor.
-Sen
bu halde hiç dolaşmadığın için bilemezsin, ben çok gezdim.
-Sizden
yani?
-Hayır,
bizden, ben sen yok, biz var. Bak o adama temel ihtiyaçlarını ne nedenle
karşılayamadığını bilmiyorum lakin ihtiyaçlarını karşılayamıyor yetersiz
kaldığı aşikâr.
-Çalışsın.
-Çalışmadığı
ne malum?
-Çalışsa
böyle olmazdı.
-İnsanlar
refaha huzura kavuşmak için çalıştıkça, zamlarla
cebinden cüzdanından paraları utanmadan zam adı altında çalmıyorlar mı?
-Piyasa
böyle elden ne gelir?
-İnsanlıkla
merhametle, karşındaki insanı insan görerek soymayı bırakarak, insanın kalbinde
yaralar açmayı bırakarak elbette. İşte
bu piyasanın başındakilerin hepsini hapse atacaksın, insanın problemine çare
olacak problemleri çözecek olanı başına getireceksin.
-Buda
gasp olmaz mı?
-Onların
ki soygun gasp süründürmek olmuyor mu? Onlar insanlıklarını satmış sonrasında
insanın kazancına göz dikerek gasp edince bu olmuyor mu?
-Şey
yani üretende kâr etmek zorunda yoksa nasıl üretecek?
-Yani
kâr etmiyor mu? Dün 15 lira iken Peynir bugün yüz lira bu soygun değil mi?
-Devlet
var mekanizması var.
-Varda
hangi utanmaza insanlığını satana yetişsin ki, ülkemizde ne kadar aşağılık
insanlığını satmış var ve yıllardır da bunlarla yaşarken renklerini belli
etmezken, bir anda bir yerlerden güç alarak ortaya çıktılar.
-Aman
bir çözen çıkar elbette.
-İşte
böyle dedikçe bu hale geldik insanı zengin olanı aç gözlü olan satılmışları
suçlamadık hep başkalarını suçladık aman boş ver dedik ve kaybettik sonunda.
-Neyse
Beyefendi benim az sonra havuz sefam başlayacak arkasında masaj, sonrasında
imaj çalışması, sonrasında debriyaj, hanıma makyaj, tatile gidecek birkaç bagaj
pardon valiz, benimde halim bu, ben kaçayım yarın nerdeyiz bilmem gezeriz yer
içeriz, ancak yetişiriz lakin sağ olsun şans bizden yana yaşamaya çalışıyoruz
işte.
-!!!
Mehmet
Aluç