HALA UYKULARIM KAÇIYOR
Ahmet AYAZ
Gaziantep Güneş
Gazetesi 17 /8 /2022
Rahmetli babam
Halaf Ayazı ve bütün ebediyete göç
edenleri, bu gün burada saygı ve rahmet ile anıyorum. Babamdan ve babamın ayak
izlerinden, insan artığı bir gencin, davranış bozukluğundan, kısaca söz etmek istiyorum. Belki gençlerimize
faydalı olurum diye düşündüğüm için.
Babam Halaf Ayaz
1943 senesinde askerde bölük yazıcısı imiş. Kur’anı kerimi de çok iyi bilirdi..
Bunları okur-yazar kimselerin çok az olduğu bir zamanda nasıl öğrenmiş
bilemiyorum, sağlığında da kendisine sormayı bir türlü akıl edemedim. Daha biz
okul çağına gelmemiştik, bize Peygamber efendimizden söz ederdi, Gaziantep’te, Hacı
Nasır Camii de Hafız Tevfik Karslıdan
dinlediği vaazları aile halkına anlatırdı.
Bir tarih kitabında Mustafa Kemal Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün, Mareşal Fevzi
Çakmak’ın resimlerini gösterirdi.
Babam insan
haklarına çok saygılı olduğu gibi, hayvan haklarını da bize anlatırdı. Örneğin,
sütlü inek ile çift sürülmez derdi. Hayvanların yemine, suyuna dikkat etmek
gerekir derdi. Çünkü hayvanların dilleri ağızları konuşmaya müsait değil, acıktım, susadım, yoruldum
diyemezler. Eşeklere ağır yük yüklenmez. Bunları insanların düşünmesi gerekir derdi.
Ben ve kardeşlerim bu çizgide, bu inanışla hayata atılıp, büyüdük. Bu gün burada başınızı ağrıtmak istemiyorum.
Fakat asıl anlatmak istediğim önemli bir konu var. Bunu okuyun, görün diyorum.
1973-1974 yıllarından
söz etmek istedim. Kayın pederim Mehmet Bozgeyik, Oğuzeli’nin Yazılı Köyünde çiftçi ve davar cı idi,. O, yıllarda kayınpederim yurt dışında, büyük
kayınım askerde, evde belli başlı bir büyük yoktu. Kayın pederimin bir tane
koçu vardı, hani at gibi derler ya. Ta öyle bir koçtu. Mevsim koyunların
çiftleşme zamanı, ekinler yolunmuş, yaylımın bol olduğu bir mevsim. Her gün
koyunlar yaylımdan gelince, günde 3-5 koyuna tohum bırakan, güçlü ve kuvvetli
olan koç, yaylımdan eve dönünce, ölü gibi yatıyor. Kayın validemin verdiği
arpaya da dönüp bakmıyor. Aman Allah’ım!
Bu koç neden böyle oluyor? Bu koça ne oldu? Bir, bilen birisi de yoktur . 3 gün derken, 5 gün derken, geçen
zaman içinde koç, hastalanıp ölüyor.
Koç öldükten bir müddet sonra birisi küçük kayınıma soruyor. Koçunuz
ölmüş mü? Kayınım da evet öldü deyince, çobanınız C.Ş Akşama kadar o koçun üzerinde dolaşırdı.
Yaylıma götürürken ve getirirken de koçun üzerine binerdi. Demiş. Kayınım o
zaman küçük yaş da , ona gidip de bir şey söyleyecek yaşta değil. O yıl
koyunlar koçsuz kalmış ve koyunların bazıları o yıl kısır kalmış (doğurmamış). Aradan
50 yıla yaklaşık bir zaman geçmesine rağmen, olay aklıma gelince, uykularım kaçıyor. Sırtında o ağırlığı,
akşama kadar taşıyan koçu düşünüyorum. Yine 3 gündür bu
koç rüyalarıma giriyor, uyuyamıyorum. Bu
koçu yaylıma götüren şahıs o zamanlar tahminen 16-17 yaşlarında bir insan artığı
imiş. Buna insan denir mi?
Saygı değer
okurlarım;
Bu genç, insanlıktan
nasibini almamış bir ananın, insanlıktan nasibini almamış bir babanın çocuğudur
diye düşünüyorum. Zaman geçse de Allah belasını verir inşallah diyorum.
Kendisini lanetliyorum.