Teftissiz mühürsüz
Hep istasyonlarda olur biter böyle seyler
Sana habersiz oldugun yerden bakan, ismini duyan duymayan
Aklina gelmiyorsa bugün günlerden sevgilim olasin de bari
kendi kendine
Söyleyip sayiklarcasina Kirilan sürahi, cöllesen saksi,
katilasip soguyan
Kucaklasip öpüsmelerle gideni ugurlarken gelene sallanip
duran mendil
Lodostan limandan son kez buz dolabindaki öte beriyle
konustuklarinin
Kim kimde ne kadar kalmissa artik ürkek, devri sönmüs,
Bezgin
Yilgin
Tedirgin
Bananci ve matemli
Sanki gecmis caglardan cöp bidonlarina yigilmis kalmis
Gelir adaletsizliginin oynak zemin temelinde bütün suclari
üstüne alip yazan
Kolayca kanan
Kolayca kandirip kaziklayan
Bozuldukca beladan belaya kizgin köpürten ipin ucunu yolun
sonunu
Kimliksizligi ve kisiliksizligin hak yol akil fikir iman
ibadetten bilen
Hele de herkesin kendi tetikledigi kiyametin
Gösteris ve görgüsüzlükleri ugruna insanligi kurban ederek
Cinnet carkinin hem müsterisi hem de müptelasi müracaatinda
bulunan
Catlatip öldüren hiz yarislarinda nallari dökülmüs atlar
gibi
Ana giris cikislarinda hep böyledir
Sahte salonlar pavyonunda birbirini everip bosayan
Ve boynunu girtlaklayip bogan taki merasimleriyle
Numarali gülücüklerin hemencecik sönüverip bitisinde
Cicekciden mobilyaciya, mobilyacidan konfeksiyoncuya,
konfeksiyoncudan
Kuyumcuya, kuyumcudan….
Gec kalmamak icin bir adim ötedeki mutsuzluklara
Bakismis karismis yol üstü hikayelerin, herkesin varsa
Benim niye olmasin ayaküstü sevgili mesailerine
Ve ask merasimlerine
Bilmem kac tirilyonuncusu tekrarlanan cayiiir cayir maske
pudra boya..
Yandirdikca parlayan, söndürdükce soguyup buz tutan
Jilet keskini elbiseler icinde bitip tükenince birbirinden
tükrülmüs gargara
Isildakli pariltilardan sonra sap gibi sipsivri
Omuzlari yanda elleri cepte camurdan yontulmus heykeller
gibidir
Zaman
Mekan
Zuhur
Ve azadini bekleyip duran dilsiz diyarsiz neleeer daha
kimseler..
Seyfi Karaca……….Kasim / 22