“Ha şimdi ha bir saat sonra, ne farkeder?” dedi görevli bileti uzatırken. Adam yorgun ama bir o kadar da gergin sesiyle ;

                -Geç kalacağım ama; kalkan otobüste bir yer ayarlayamaz mısınız?

                -Güzel kardeşim,  dolu diyorum  sana dolu; yarım saat önceden gelecektin geç kalmak istemiyorsan.

                Adam çaresizce bir saat sonraki otobüsün  biletini alarak beklemeye başladı. İçinden kendi kendine kızıyor,  iş çıkışı onu oyalayan arkadaşına  beddualar ediyordu.  Onu görmeseydi erkenden otogara gelebilecekti. Sinirden yerinde duramıyordu. Oturacak yer bulamayıp dışarı çıktı. Hava oldukça soğuktu. Günün yorgunluğuna bir de bu bekleyiş eklenince iyice çileden çıktı. Otobüs perona yanaşır yanaşmaz hemen içeri geçip koltuğuna oturdu.  Yağmur yavaş yavaş yüzünü kara çevirirken, adam da kafasını cama dayayıp “Şimdiye yolu yarılamıştık.” Diye söylendi.  O sırada yanına kıvırcık saçlı, yüzü soğuktan  pembeleşmiş, takım elbiseli şişmanca bir genç selam verip oturdu.

                -Merhaba ben Taner, öğretmenim. Aslında tam da öğretmen sayılmam.  Yeni atandım nasipse yarın göreve başlıyorum. Aslında geçen sene atanacaktım ama rahatsızlanıp sınava giremeyince bir sene beklemek zorunda kaldım. Nasip bu zamanaymış.

                “Hayırlı olsun.”  Dedi adam.  Lafı fazla uzatmak istemiyordu; belli ki genç konuşmayı seviyordu.  Yalnız içindeki düşüncelere engel olamıyordu. “Şuna bak, ben geç kaldığım bir saati dert ediyorum; adam koskoca bir yıla sabrediyor. Nasıl insanlar var?” diye geçirirken içinden; sarsıntıyla beraber acı bir fren duyuldu. Kaptan öndeki aracı kar ve sisten son anda farketmiş, neyse ki vurmadan durabilmişti.  Kaptanla beraber bazı yolcular da araçtan aşağı indiler. Kaptanla birlikte inen yolculardan biri geri gelerek “Kaza olmuş, beş on dakika bekleriz herhalde”  diye haber verince, adam “Bir bu eksikti. Bir saat önce binseydim şimdiye inmiştim” diye söylenirken bir yandan da onu oyalayan arkadaşı aklına geliyor ve daha da sinirleniyordu.  Yol bir türlü açılmıyor, zaman bir türlü geçmiyordu.  Yaklaşık kırk dakika sonra nihayet yol açıldı. Yavaş yavaş araçlar ilerlemeye başladı.Otobüs kaza yerinden geçerken yine ani bir frenle durdu. Kimse ne olduğunu bile anlamadan kaptan araçtan hızla inerek kaza yerine koşmaya başladı. Geri döndüğünde ağlamaktan hali kalmamış perişan bir haldeydi. Herkes merak içinde kaptana bakarken kaptan güçlükle konuşabildi. Titreyen sesiyle:

                -Bizim firma, bir saat önce çıkmıştı yola. Kurtulan olmamış. Sisten görememiş yolu, yoldan çıkıp şarampole yuvarlanmış.

               Adam donup kaldı. Bedduaları geldi aklına; dili tutuldu.  Gözünün önünde darağacı kurulmuş gibiydi. Nasip,şükür, dua, ölüm, yaşam... Adam utanıyordu kendinden.  Bileti alırken görevli; “Ha şimdi ha bir saat sonra, ne farkeder? Demişti. Adam şimdi gerçek cevabı bulmuştu.

O kadar büyük ki o fark, ölümle yaşam kadar.

( Ne Farkeder başlıklı yazı Selocan tarafından 27.12.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu