5 Şubat. Gece vaktiydi. Birkaç gündür uykusuzdum. Yorgun düşmüştüm onu düşünmekten. Zihnimde bir ses. Onun adı. Çığlık çığlığaydı. Kulaklarım çınlıyordu. Dedim ki, o da beni anıyor galiba. Duvarlarda ki çiziklerle ismini yazmaya çalışıyordum hayalimde. Yüzünü gözümün önüne getirdiğim de, duvarlara da bakıyorum tabi. Bir an Tanrı’nın sureti de böyle olmalı diye geçirdim içimden. Aklıma geldi, hatırladım sonra. Ertesi gün sabah onda ki otobüsle memleketine gidecekti. Sömestir tatili için tabi. Geri gelecekti. Gelmeyecek olsa ben de giderdim çünkü. Seviyordum. Aşıktım. Anlatmalıydım bir şekilde. Bilmeliydi. Doğum günüm de uçlu bir kalem hediye etmişti bana. Ben de mektup yazmaya karar vermiştim. Kucak dolusu sevgiler işlemiştim kağıda. Kanaviçe gibiydi fakat sonra yırttım.

Gözlerim acıyor, uykusuzluk bedenimi hızla ele geçirmeye başlıyordu. Yanaklarımdan dökülen yaşlar kelimeleri bulanıklaştırıyordu. Anlamsızlaştırıyordu sanki. Hayatlarımız gibi. Kirletilmemiş bembeyaz bir sayfaya duygularımı ekmiştim kazıyarak. Ruhumun diriliği yeşertecekti belki de onları. Bir keresinde “Çocuk gibisin, daha büyüyememişsin” demişti. Ben de, "evet çocuk gibiyim. Gel büyüt beni. İşte buradayım. Sıfırdan yaz beni. Baştan yarat beni" diyememiştim. Ağladığımı fark eder de hala çocuk zanneder beni diye korktum. Utandım. Yeniden yazdım mektubu.

Gücüm bitmiş, masa başında içim geçmişti. Uyandığımda saat ona yirmi beş vardı. Yeniden onsuz bir sabaha uyandığım yetmezmiş gibi gitmem gereken de bir saatlik yol vardı. Bazen hayat boyuna posuna bakmaz yapıştırıverir tokadı. Öfkelendim. Gözüm döndü. Elime ne geçtiyse yerle bir ettim. Dünya umut dolu bir sabaha uyanırken ben çaresizliğin merkezindeydim. Kendimi gördüm bir an. Elim kanıyordu. Perde olması gereken yerde olmadığından gün ışığı gözüme vuruyordu. Rahatsız etti beni. Daha da sinirlendim. Başta anlam veremedim. Bir şey vardı. Bir şey. Bir ses. Bir his. Bir düşünce. Yankılanıyordu beynimde. Geceleyin üzerime gelen o duvarlar ayaklarımın altına serilmiş gibiydi. Bağırıyorlardı her yandan. "Eğer sen vazgeçersen hak etmeyen birisi kazanacak." Aptallaştım. Tebessüm ettim istemsiz. Daha başlamadan bitemezdi. Haberi yoktu ki onun. İçimin kırıklarını toplamaya vaktim yoktu. Yola çıktım hemen. Son şans olarak gördüğüm şey bir fırsattı. Ben yaparsam vardı. Yaptığım kadardı her şey. "Mektup yanında mı? Üstün başın temiz. Saçları düzelt abi. Koş, koş, koş." Koştum. Nefesim kesildi. 

-Taksi. Taksi. Abi otogara kaça götürsün?

+Otuz.

-Yirmi yedi var abi olur mu?

+Olmaz.

-Olur abi olur. Bak yeniden doğdu güneş. Gömdük içimizdeki ölüleri. Eğer kaybedersem onu, affetmem kendimi. Yok başkasıysa nedeni, gözüm döner tanımam kimseyi abi.

+Tamam. Atla.

-Bas abi. Yalvarırım bas.

+Ben de sevdim, çok sevdim aslan parçası. Yetişeceğiz. Meraklanma sen.

Büyüdüm. Büyüdüm bak mühür gözlüm. Geliyorum sana. Derde tasaya düşmüşken, bitti sanıyorken her şeyi, güneşin doğuşu gibi merhaba de yeni güne. Geliyorum. Bıraktım benliğimi peronda. Nasılsın dedi. İyiyim diyemedim. Doldu gözlerim. Uzaklaştım oradan koşarak.

( Çöpte Bulduğum Günlük başlıklı yazı öylesine tarafından 28.12.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu