2016 yılında, yedi yıl olmuş, Adana ve Antakya Gezileri yapmıştık, deprem sonrası bir nostalji, bilmem neye ne faydası olur? Günü birlik Antakya Gezisini paylaşmak geldi içimden...
Günübirlik
Antakya Gezisi
Sekiz arkadaş
Minibüs kiraladık
Adana’dan Antakya’ya
Gezmeye gittik
Sabah kahvaltıdan sonra
Saat dokuzda
Şoför İbrahim
Aldı bizi otelden
Yolda
Araçla tırmanırken Toroslara
Soğuk Oluk kaldı sağımızda
Hatırlattı kötü anıları hepimize
İskenderun ve Belen’den geçtik
İnerken Toroslardan
Amik Ovası
İnanamadım
Göz alabildiğine
Zeytinlik her yer
On otuzda vardık
Antakya’ya
Hava güneşli yer yer bulutlu
Yürümek için ideal
Önce arkeoloji müzesini görelim istedik
Asi nehri kıyısında
Kapanmış, kapatılmış
Bina güzel ama metruk
Taşınmış
Sorduk öğrendik nereye
Rehberimiz Ali,
Dönerken uğrayacağız dedi
Müze uzak buraya
Yürüdük parka doğru
Park büyük
İstiklal Savaşından önce
Fransızlar yapmış
Fransız işgalinde
Park bakımlı temiz
Dev mimoza ağaçları var
Palmiyeler, Hurma ağaçları
Ağaçlar çeşit çeşit
Şaşırtacak kadar
Düzenli dikilmişler
Bir kafe var
Yeşillikler içinde
Kahve siparişleri veriyoruz
Benimki sade olsun
Rehber Ali
Süvari istedi
Ali
Süvari ne ?
Anlattı
Osmanlı zamanında
Süvariler mola verdiklerinde
Kahveyi çay bardağında içerlermiş
Sebebini sorsaydım keşke
Adeti kalmış
Süvari isteyince Antakya’da
Kahve, çay bardağında geliyor
Bitti kahvelerimiz
Çarşıyı görelim
Geçtik Asi nehri üzerindeki
Taş köprünün birinden
Sokaklar dar
Evler yüksek duvarla çevrili
Kapısı açık bazısının
İçerde geniş avlu var
Şık masalar şık sandalyeler
Cafe restoran olmuş bazısı
Tadilat yapılmış tarihi evler
Yanında
Bakımsız evler var
Tarihi eser, metruk
Yıkıldı yıkılacak
Binlerce yıllık tarihi
Hissediyor insan
Çarşı kalabalık
İnsanlar güler yüzlü
Genelde kilolu orta yaşta olanlar
Adana kadar
Göç almamış burası
Yürürken ürkmüyorsun
Kimse çarpmıyor kimseye
İstanbul’daki
Kapalı çarşıyı anımsatıyor
Sokaklar iki taraflı dükkan
Önlerinde tezgahları
Sokakların üstü kapatılmış
Şeffaf bir malzemeyle sonradan
Sokaklar uzun ve düzgün
Adı Uzun Çarşı
Yol boyunca
Sokağın ortasında su oluğu
Yürüdük sokağın sonuna
Çıktık bir dört yol ağzına
Uzun bir sokaktan daha yürüdük
Çıktık yine başka bir dört yol ağzına
Yollar yine çarşı
Bende bıraktığı izlenim
Çarşı muazzam büyük
Dükkanlar küçük ve çeşitli
Baharatçı
Parfümcü
Konfeksiyon
Terlikçi
Berber
Manav
Kasap
Bir kasap dükkanının önünde
Rehber Ali
Acıktık dedi
Buradan giriyoruz içeri
Ali, küçücük kasap dükkanı
Sığar mıyız sekiz kişi
Sen gir dedi
Girdik
Kilolu bir bey
Elimizi sıktı girerken
Hoş geldiniz
İçerisi galeri
Üç katlı
Büyük restoran
Tarihi Pöç kasabı ve Kebap Salonu
Meşhur Antakya yemekleri
Pöç kebabı kalmamış
İki tepsi Sini Kebabı
İki tepsi Belen Kebabı istedik
Kasap önümüzde hazırlıyor tepsileri
Hazırladı
Fırın yanda
Yirmi dakikada gelir dedi
Pöç ne demek
Ben bilmiyorum
Hayvanın kuyruk sokumundaki kasmış meğer
Kuyruk devamlı hareket ettiğinden
Çok lezzetli olurmuş pişince
Ayranlar maşrapada geldi
Tabak servis edilmedi
Biraz kalın özel sıcak pidesiyle
Yarımşar tepsi yiyeceğiz adam başı
Yer miyiz
Yedik valla
İnanılmaz bir lezzet
Kebaplar bitince
Utanmadık
Sıyırdık hepimiz
Özel pideyle boş tepsiyi
Doyduk oh
Şimdi
Künefe yiyelim üstüne
Nerede
Çınaraltı’nda
Yusuf Ustada
Künefe kızartılıyor
Odun ateşinde büyük tepsilerde
Kızarınca tatlısı dökülüyor
Künefenin üstü yeşil
Çekilmiş şam fıstık
Silme kaplıyor üstünü
Servis edildiğinde çok sıcak oluyor
Yerken içinde bol
Özel Antakya peyniri erimiş
Tatlıyı daha emmemiş yerleri oluyor künefenin
İnanılmaz ve
Unutulmayacak bir lezzet
Haydi arkadaşlar
Geç kalmayalım
Yetişelim Müzeye
Ben tarihçi değilim ama
Çok etkilendim gördüklerimden
O heykeller mozaikler
Arkeolojik eşyalar
Görülmeye değer
Çıktık müzeden
Hava kararmış
Yağmur başladı
St. Pierre Kilisesi’ni
Dağın içine oyulmuş mağaraları
Görecektik, göremedik
İskenderun’a da uğrayamadık
Dönerken Adana’ya
Aklımız kaldı göremediklerimizde
Tadamadığımız lezzetlerinde
Bir gün yetmedi Antakya’yı
Gezdik gördük demeye...
Barbaros İrdelmen
İstanbul, 06 12 2016