Ne cürümüs yaprak ne kirilmis
komus dal….buydayin kökü sapi kabugu dahi hic ariye gitmez, degeri ölcülmekle
sabit olmayan agirligigi yükü damari ve kaynagiyla TOPRAK su hava diye
gidenlere kurulu essiz bensersiz DÖNGÜ ve DEVRAN; birbirinin eksikligini
tamamlayan yasamsal aidiyetliligin hakki hic birseyle ödesmez kurulu denge ve
düzenini-bugünlerin dengesiz onursuz cikar düskünü kimse kimseyle ilgisiz
itibarsiz sahsi menfaate dayali yitik kayiplarda param parca aidiyetsizlige
gömülüp boguldugu; ve istisnasiz birbirini terbiye ederek özendirdigi herkesin
herseyi parametreye göre inanilip tapinildiginin aksine- sunar armagan ederdi
insana…
Daglari derelere dogru ceker götürürdü orda bir taraftan IRMAGIN caglayarak
akan sesi, bir taraftan sarnicli kuyularin arkaclarinda dönüp gicirdayan
ugultusu, bir taraftan bag bostan bakip gören oymak oymak insan hatir ve
hasbihali, bir taraftan gölde yakada mertleyip ziplayan kurbagalarin cok sesli
senfonisi, bir taraftan dalda yaprakta circir böcekleri ve ayni kafadarliga
deli divane ben…
Gün biterken Keklik kayalarin oraya geldiginde yükü yorgun halimiz gölgemiz,
dallarina gelmis gecmis Altay siteplerinden kalma aliskanliklarin baglanmis
rengarenk dilek tutmalarin gönlüne göre cabutlari eser sallanirdi yaban
alicinda.
Yorgunlugumun bir yanini aklimin bir kösesine koyarak, cicege böcege verirdim
taaaa ki irmagin vadisinden yorula yürüye KARABURUN´dan asan kehten köy
görünene dek..
Seyfi