Gitmek bu dünyanın kaderi. Kimler geldi gitti. Bizde geldik ve gidiyoruz. Sahi nereye gidiyoruz? Gitmemek elde mi?
Madem elde değil giderken sevelim bizde. Bu dünyadan geçerken affedelim, merhamet edelim, özür dileyelim, sevdiğimizi söyleyelim. Kimsenin gönlünü kırmayalım. Hep iyilik edelim. Kalıcı değiliz nasıl olsa. Çoğu insan kalıcı gibi görür, kendini, tanıdıklarını ve sevdiklerini.
Halbuki geçip gidiyoruz bu dünyadan öyle değil mi?
Kısa bir ömrü sevgiyle doldurmak, sevgiyle yaşamak varken; kin nefret ve bu düşmanlık niye?
Gitmek bu dünyanın kaderidir. Böyle söylemek kolay gibi görünür. Yazması okuması kolay değildir oysa. Her şey yazıldığı ve okunduğu gibi değildir. Onu bir de ayrılık acısından solan yüreklere sormalı. Çoğu zaman gizlice ve sessizce bir pınar gibi akan gözyaşlarına sormalı. Veda sözcüklerini söylemekte zorlanan adeta lal olan dillere. Hele bir de veda bile edemeden, ansızın gitmek zorunda kalanlara sormalı.
Ne diyordu rahmetli Cahit Zarifoğlu: "İçimiz hep hoşçakal ülkesi."
İçimiz dışımız, her yanımız hoşçakal ülkesi...