Çocuklarımızın keyifli kahkahalarını dinleyip anı biriktirebilecekken, çok para verip aldığımız değerli beyaz koltuklarımız kirlenmesin zarar görmesin diye en sevdiklerimize verdiğimiz cezalar ne oldu. Değdi mi hayatlarımızın paha biçilemez değerlilerini üzmeye. Ya kirlenmesine kıyamadığımız o koltuklar bir de en değerlilerimize mezar olduysa?
Hayatın koşturmacasın da fark etmediğiniz o çiçeğin ne güzel koktuğunu fark ettiniz mi? Hiç çocuklarınızla çiçek bahçelerinde koşup oynadınız mı ya da çimenlerde yuvarlanırken kahkahalar attınız mı? ya o kır çiçeklerinden taçlar yapıp uğur böceklerinden dileklerinizi yerine getirmesini istediniz mi?
Anne-babalarınıza zaman ayırıp onları ne kadar sevdiğinizi hissettirdiniz mi? birlikte en güzel restoranlara gidip onların sizin aileniz olduğu için gurur duydunuz mu?
Zaman ayırdık mı eşimize, ellerimiz deterjanlı birlikte yıkarken bulaşıkları dedikodu değil durum değerlendirmesi yapıp en sevdiklerimizi çekiştirirken, cıvıl cıvıl atılan kahkahalarımızı duyan yan komşularımızın dudaklarına da bir gülümseme oturtabildik mi?
Evet soruyorum bunu en önce kendime sonra herkese yapabildik mi? Niye yapamadık bunları niye
Aslında bize gerekli olmayan belki de mezar olan eşyalar alabilmek için mi? Güvenliğinden emin olmadığımız o dört duvarın altında kalma ihtimalimizin olduğu milyonluk konutlara sahip olabilmek için mi? Belki de sadece bir kez giydiğimiz o kıyafete sahip olabilmek için?
Bunlar için mi vazgeçtik en sevdiklerimizle mutlu olmaktan, yaşayabileceğimiz en güzel anıları biriktirebilmekten. Bunlar için mi sevdiklerimizi mutlu edip mutlu olamadık. çocuklarımızın yüzünde sıcak bir gülüş bırakamadık.
Hep mazeretimiz vardı değil mi? Bomboş işe yaramaz şeyleri alabilmek için çalıştık, çok çalıştık, hep yorgun, hep mutsuz olduk. Sevdiklerimize ayıracak zamanımız hiç olmadı ve biz hep haklıydık. Çünkü yaşamanın nefes alıp verme, barınma, yeme içmeden meydana geldiğini sandık. Sevgiyi sevdiklerimizi yok saydık.
Doğa yüzümüze gerçeği öyle bir vurdu ki asıl değerlilerimizin farkına vardık. Peki artık fark ettik mi sevginin yaşamın amacı olduğunu ve sevilenler olmadan yaşamanın sadece yaşar gezerlik olduğunu?