Yaşlı amca bu hadisi dışlayan bir hocayı dinleye dinleye itikadını değiştirmiş, falan hoca diyor ‘'Her şey Kur’an’da var, bu halk Hadis’ten anlamaz" şeklinde özetliyor itikadını. Görünüşte masum bir söylem itikadımızı berhava eden içeriğe sahip.
Yıllar önce İmam-Hatip Lisesinde bir kız öğrencim '‘Ben Kur’an meali yazıyorum" demişti bana. "Kur’an’ı rahatça anlayabiliyorum ve ondan hüküm çıkarabiliyorum." Bunu söyleyen kişi Arapçadan hemen hiçbir şey bilmeyen, yalnızca sözlük yardımıyla çeviri yapmaya çalışan bir zavallıydı. Kur’an Nesli diye bir dergi çıkaran gruba dâhildi ve bu tip çalışmalarını o dergide yayınlıyorlardı.
Sünnetsiz Kur’an çalışmaları yeni nesil İmam-Hatip öğrencilerini buraya kadar getirmiş, hepsini müçtehit (!)yapmıştı. İşte kendisini Erzurum İslami İlimler Fakültesinden tanıdığım bir zavallı Profesör Kur’an-ı Kerim’de geçen 'siyah ipliğin beyaz iplikten ayrıldığı zamana kadar yiyip içmeyi'öne çıkarmış, tabiilerinden biri Ramazan ayında Süleymaniye camiinin bahçesinde masa kudurmuş, sabah namazından çıkan cemaate baka baka sahurunu sürdürmüştü.
Bu zavallı güruh kuru akıl ve az bir Arapçaları, zayıf din bilgileriyle geleneksel İslam’a karşı çıkmaya azmetmiş, ümmetin bütün birikimini yok saymış mezhepleri ve tarikatları inkâr etmiş, Mevlana’yı dinden çıkmışlıkla itham etmiştir. Bu denli cehalet bataklığında yuvarlanan bu zavallı kurduğu vakıf etrafında düşüncelerini yaymakta, cehalet ve hezeyanla dolu kitaplarını basarak, ümmeti Muhammedi hidayete çağırma adına saptırmaya çalışmaktadır.
Önce Edille-i Şeriyyeyi inkârla başladıkları yıkım hareketine her geçen gün hız kazandırmışlar, Vehhabilerin yoluna saparak bütün mezhep ve tarikatları inkâr yoluna gitmişlerdir. Bu hezeyanlarını videolarla yayma yoluna gitmişler, şerlerini yayarak İslam’ı tağyir etme çalışmalarına hız vermişlerdir.
Bizzat kendi itirafıyla yabancılardan bir grubun kendisini ziyaret ederek büyük mali yardım teklif ettiklerini; TV kurma, gazete çıkarma gibi medyatik faaliyet yapmalarını önerdiklerini bir ortak tanıdığımız yoluyla öğreniyoruz. Bu da gösteriyor ki onun çalışmaları tamamen İslam’ı yozlaştırma çerçevesindedir ve yolu İslam düşmanlarının çok arzuladıkları yoldur.
Bu ve bu gibi kişi ve grupların yaptıkları İslam’ı tahrip çabasından başka bir şey değildir. Fetö, Adnan Oktar, Mehmet Okuyan, M. Ruhi Fığlalı, Mustafa Öztürk, Bayraktar Bayraklı, Abdülaziz Bayındır, Yaşar Nuri Öztürk ve benzeri güruh son asır İslam tahripçileridir. Fazlurrahman, Abduh, Afgani ve İbn-i Teymiyye ekolunun bir devamı niteliğindedirler.
Bunların tahripleri o kadar ileri gitmektedir ki artık herkese göre İslam anlayışı gelişmekte, namazlar üç vakte indirilmekte, giderek namaz ortadan kaldırılarak zikre indirgenmekte, namazsız, oruçsuz bir İslam anlayışı yerleştirilmektedir. Camilere konulan sandalyelerle Protestanlık yaygınlaştırılmaktadır.