Yıllar yılı ticaret yaptığımız, gözümüz gibi baktığımız işyerimizin, ortaklar ile de anlaşıp satılma durumu ortaya çıkmıştı. Aynı mahallede on beş kadar ayakkabıcılık dalında faaliyet gösteren küçük firmalarız bizler. Tabi ayakkabı alanından başka insanlar ve firmalarda var birbirine bitişik iki sokakta...
Rızkı veren her ne kadar Allah cc. olsa da, ticaret hayatı içinde bunu bilende var bilmeyende. İdrak edende var, edemeyende. Bizim binamız aşağı yukarı yüz yirmi yıllık bir bina. Kurtuluş Savaşının ilk zamanlarında misafirhane olarak da kullanıldığı söylentiler arasında... Dile kolay tamı tamına elli bir sene babamız ve bizler aynı çatı altında namusumuzla ticaret yapmaya çalıştık. Kısmet buraya kadarmış.
Bina satılınca benim meraklı meslektaşlarımda hemen devreye giriverdiler... Bu tür şeyler benim hiç mi hiç hoşuma gitmez. Kaça sattıysak sattık. İster çok az bir paraya ister çok paraya, istersek de çok yakın bulduğumuz birine bedavaya bile veririz... Tabi canı sıkılıyor insanın, komşular gelip de zırt pırt soru sorunca...
''Ağabey dinine imamına kaça sattınız yahu?'' sana ne, sana neeeeeeeeeeeeeeee! Alan adam ile beraber mi oturacaksınız, iş yapacaksınız? Daha bunaltırlar da bunaltırlar... Dolarla mı verdin ağabey, yoksa euro ile mi? Bitmez sorular... ''Japon yeni ile satacaktım, baktım ki Japon Yeni çok düşmüş, Papua Yeni Gine Kinası ile satalım diye düşündük bir ara ama onu da piyasadan bulmak çok zor olduğundan vaz caydık, altın karşılığı satayım dedim, o da olmadı, 925 ayar gümüş karşılığı satalım dedik, adam aldı geldi gümüşleri biz de verdik tapusunu, bilmem anlatabildim mi?''
Küçük yer oldu mu dedikodular bir türlü bitmek bilmez. Adam, para senin cebine girmeden daha şu fiyata almışsın diye karşına gelir. Bizim oralarda fısıltı gazetesinin tirajı maşallah çok yüksektir. Sinir olursun, olduğunla da kalırsın. Kimden duydun kardeşim o fiyata sattığımı? Kem küm kem küm! Sende niyetlendin galiba almaya... ''Keşke bana daha önce söyleseydin, duymuş olsaydım, yüz elli de fazla verirdim ben ağabey.''
Alırdın alamazdın, satardın satamazdın. Daha bir süre gider bu tartışmalar. Kaça mı sattım? On yüz milyon bin liraya sattım. Tam kapanın elinde kalacaktı, kalmadı. Hep onu bilir onu söylerim. Biz sahip olduğumuz mülklerin, sadece mülklerin değil her şeyin geçici sahipleriyiz, yeryüzünde ki bütün mülkler Rahman ve Rahim olan Allah'ındır... Gerçek mülkümüz ahirette bizi bekliyor, hayırlısı olsun...