Edebiyat Evi sitemizin kaç üyesi var diye merak ettim baktım.Onbinden fazla üye kayıtlı.
Tabii bu üyelerin bir kısmı belli bir zaman aralığında sitede belki bulunmuşlar ama şu anki duruma göre siteyi terketmişler.
Bu üyelerin bir kısmı çok faal bir şekilde paylaşım yapmışlar.Siteye yararlı olmuşlar. Çok sayıda da eser kazandırmışlar.Bayağı bir okuyucu, takipçi sayısına ulaşmışlar.Ama hangi sebebten dolayı siteyi terketmişler orasını bilemiyorum..
Bu onbin üyenin yarısının üyeliği bırakarak tamamen ayrıldıklarını düşünelim. Geriye kayıtlı beşbin üye kalır.
Çok cimri davranayım. Bu beşbin üyeden dörtbininin de etliye sütlüye karışmadığını sadece okuyucu olarak sitede durduklarını varsayayım. Geriye bin üye kalır.
Bu bin üyenin de yarısı faal geri kalan yarısı daha az faal olsun.
En az haftada birgün sitede şiiri veya düzyazısı paylaşılan beşyüz faal üye olması gerekiyor bu hesaba göre.
Ben yine cimrileşeyim. Bu beşyüz kişinin yarısını emekliye sevkedeyim.
Hergün veya iki üç günde bir yazısı paylaşılan ikiyüz elli kişi bulunması gerekiyor.
Şimdi can alıcı noktaya geliyorum.
Aylardır takip ediyorum.
Bırakınız hergün yazı paylaşanını her hafta rutin olarak bir yazı paylaşan yüz kişi çıkmıyor.
Hele son haftalarda siteyi demirbaş diyebileceğimiz onbeş yirmi kişi sırtlıyor.
Bakıyorum hergün onlar.
Şiir paylaşan onlar.
Nesir paylaşan onlar.
Yorum yapan onlar.
Yoruma cevap yazan onlar.
Hatta bazı fedakar arkadaşlar günde birkaç tane yazı birden paylaşıyorlar.
Allah rızası için cevap veriniz
Diğerleri neredeler?
Bu arkadaşlarımıza üstün gayretler ve fedakarlıklarından dolayı sitenin bir üyesi olarak teşekkürlerimi sunuyorum.
Paylaşımlarını elimden geldiği kadar takip etmeye , yorumlar yazmaya çalışıyorum.
Biliyorum ki bu arkadaşlarım da benim paylaşımlarımı takip ediyorlar ve yorumlar yazıyorlar.
Artık birbirimizin üslubunu, fikrini, zikrini, yorumunu ezberledik sayılır.
Bir noktada birbirimizden usandık.
Değişik simalar ve değişik paylaşımlar okumak istiyoruz.
Hergün kebap yenilse yine bıkar insan.
Onun için ey suskun kalemler, ey yeni simalar iş size düşüyor.
Lütfen bu yükü şu fedakar onbeş yirmi kişinin sırtından alıp da biraz da sizler taşıyınız..
Biraz da sizden gayret olsun.
Başka leziz yemekler de istiyor canımız.
Bizi bundan mahrum bırakmayınız.
Lütfen ama...Bu kadarcık bir fedakarlığı da bekliyoruz sizlerden.
Beklemek de hakkımız olsa gerek diye düşünüyorum.
Bu vesileyle aklıma düşen bir fıkrayı da burada anlatmaktan geçemeyeceğim.
Temel askere gitmiş. Henüz daha acemidir. Bölük komutanı birgün Temel'i huzuruna alır ve aralarında şöyle bir konuşma geçer:
-Oğlum, düşman bana saldırsa beni korumak için ne yaparsın?
-Makinalı tüfeğimle düşmanı tararım komutanım.
-Ya makinalı tüfeğin bozulursa?
-Tüfeğimle tararım komutanım.
-O da bozulursa?
El bombalarımı atarım komutanım.
-onlar da patlamazsa?
Süngümle hücum ederim komutanım?
Ya süngün de kırılırsa?
-Taş atarım komutanım.
Ya taş da bulamazsan?
Bu kadar fekakarlığı da artık çok gören Temel cevabı yapıştırır:
Niye ki komutanım koca bölükte benden başka askerin mi yok ki her şeyi de ben yapayım?
Şimdi ben de soruyorum koca sitede şu bir avuç Temel den başka asker mi yok ki siteyi bunlar ayakta tutuyorlar?
(
Edebiyat Evinin Üye Olmayan Üyeleri başlıklı yazı
Nuri Baş tarafından
6.07.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.