Zaman gözlerimden uzaklaşıyor hızlıca.
Ayaklarımda yokluğunun prangaları
Ellerimde kağıttan uçaklar.
Kaldırımlar adımlarıma rehin
ve ben bu ülkede sürgün bile değilim!
Tam yirmi iki yıldır adımı duymadım Zaara!
Ki en çok senin seda’na yakışırdı adım.
Senden sonra, sesim duyulmadı bir daha!
Parmaklarımın arasından süzülen kangren satırlar
kemirirken hayallerimi
Korumak istediğim güzelliğin yüksünüyor benden şimdi.
Düşüncelerimden asılıyorum serçelerin kanatlarına.
Tren garında bıraktım gözlerini.
Son bakışında kaldı kimliğimi.
Alabora olmuş zihnimde sorgulanıyorum
Suçsuzum Zaara!
Yargılandığım Lahore’de
güneşin doğuşunu görmedim yıllardır.
Ellerimi duvarlara sürdüm
Ve ezberledim yüzünün her hattını.
Dünyalık telaşlarımdan çok,
sana yetişmeye geç kaldım.
İmgelere sarmaladığım son şiirimsin artık.
Yokluğuna hükmedecek tevazu kalmadı sabrımda.
Ruhumda tüm aydınlıklara küsen
bir yenilginin karanlığı var.
Haince bir terk ediş değildi inan bana.
Giderken yüreğimin kanı damladı avuçlarıma.
Ki
Sen, bu evrene sığdıramadığım azınlıktın.
Ki sen gamzelerinde ömrümü solumak istediğimdin.
Ki gülüşünden beslenirdi şairliğim.
Yorgunum Zaara.
Sana gelen bütün vagonlar devrildi içimde.
Öfkemden barikat kursam da hücreme.
Belki gelirsin diye;
ziyan olmuş ömrümü sıvazladım senelerce.
Zaara!
Yasımı tutma benden habersiz.
Ben “786” numaralı mahkûm
Hâlâ seni bekliyorum bu cenderede!
Yazarın
Önceki Yazısı