M. NİHAT
MALKOÇ
“Mevlid” kelimesi “doğum” anlamına gelir. Son peygamber Hz.
Muhammed(SAV)’in dünyayı şereflendirdiği Rebiülevvel ayının on birinci gününü
on ikinci güne bağlayan geceye “Mevlid Kandili” diyoruz. Bu mübarek gece, bütün
Müslümanlar için bayram hükmündedir. Çünkü Allah’ın sevgilisi(Habibullah) olan
Resul-i Ekrem, bu şerefli zaman içerisinde dünyamızı teşrif etmiştir. O büyük
Nebi, hicretten 53 sene evvel şenlendirmişti arzı… Tarihler milâdî 571’i
gösteriyordu o zaman. Nisan ayının yirmisini işaret ediyordu takvimler.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen(Rahmetellil Âlemin) Hz.
Muhammed(SAV), dünyayı şereflendirmeden evvel cehalet, zulüm ve ahlâksızlık
almış başını gidiyordu. Tevhit inancı çoktan unutulmuştu. Cahiliye Arapları
putlardan medet umuyordu. Dünya, karanlıklara gömülmüş, yaşanmaz hale gelmişti.
Bu böyle gitmezdi. Bir müjdecinin yolu gözleniyordu.
Gelmiş geçmiş bütün Peygamberlerin kemâlat bakımından en
büyüğü olan Hz. Muhammed(SAV), Rebiülevvel ayında dünyaya gelmekle o ayı sıradanlıktan
kurtarıp güzelleştirmiştir. Onun gelişiyle bu ay bambaşka bir mânâ
yüklenmiştir. O kutlu doğumdan beri Pazartesi günleri daha bir sevimli gelir
biz Müslümanlara. İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen Resülullah’ın değdiği
her şey diğerlerine nazaran ne kadar da bahtlıdır. Onu dünya gözüyle görmek en
büyük saadet olsa gerek… Ashaptan olmak ne büyük bir bahtiyarlıktır.
Kadir Gecesinden sonra en mühim ve en faziletli gece olarak
adlandırılan Mevlid Kandili gecesi, Müslüman âlemince lâyıkıyla ihya edilir. Zira
bu gecede kurtuluş çerağı dünya semasına inmiştir. O ışık, cehalet
karanlıklarını bertaraf edip gönülleri aydınlatmıştır. Âlemlere rahmet olarak
gönderilen Resul-i Ekrem Efendimiz bu güzel gecede hakkıyla anılır ve doğumundan
dolayı duyulan sevinç, kalben ve lisanen dile getirilir. Zira bu hususta İmam
Celâlüddîn Abdürrahmân bin Abdi’l-Melik Kettânî şöyle diyor: “Mevlid günü ve
gecesi, mübecceldir, mukaddestir, mükerremdir. Şerefi, kıymeti çoktur.
Resûlullah’ın (Sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) varlığı, vefatından sonra,
ona tâbi olanlar için, kurtuluş vesilesidir. Onun mevlidi için sevinmek,
Cehennem azabının azalmasına sebep olur. Bu geceye hürmet etmek, sevinmek,
bütün senenin bereketli olmasına sebep olur. Mevlid gününün fazileti, Cuma günü
gibidir. Cuma günü, Cehennem azabının durdurulduğu, hadis-i şerifte
bildirilmiştir. Bunun gibi, mevlid gününde de azap yapılmaz. Mevlid geceleri
sevindiğini göstermeli, çok sadaka, hediye vermeli, davet olunan (uygun)
ziyafetlere gitmelidir.”
“Mevlid” deyince Süleyman Çelebi akıllara gelir. Bilindiği
gibi Süleyman Çelebi isimli büyük şairimiz “Vesîletü’n-Necât”(Kurtuluş Sebebi)
isimli kitabında, doğumundan ölümüne kadar peygamberimizi şiir diliyle
anlatmıştır. Bu güzel kaside, Türk halkı arasında çok rağbet görmüş, mübarek
gecelerde okunmuştur. Bugün bile, ölen kişiler için düzenlenen mevlitlerde bu
şiir ibadet aşkıyla okunmaktadır. Bu güzel şiir, Resülullah’ı tazim etmektedir.
Bu şiirin “Vilâdet” bahrinde Süleyman
Çelebi, Peygamberimizin doğumunu şöyle anlatıyor:
“Amine
hatun Muhammed annesi
Ol sadeften doğdu ol dür danesi
Çünki Abdullah'dan oldu hâmile
Vakt erişdi hefte vü eyyam ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alametler belirdi gelmedin
Ol Rebiul evvel ayı nicesi
On ikinci gice isneyn gecesi
Ol gice kim doğdu ol hayrûl beşer
Anesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol Habibin ânesi
Bir acep nur kim güneş pervanesi”
Resulullah biz müminlerin yegâne rehberidir. Karanlık
gecelerimizi aydınlatan, hayatımızı anlamlandıran kâinatın serveri Resulullah
Efendimiz her yönüyle mükemmel bir insandı. Bununla ilgili olarak bir hadis-i
şerifinde “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyurmuştur.
Gerçekten de o, güzel ahlakı hakkıyla sundu şerefli ümmetine. Bu konuda en
güzel model bizzat kendisi oldu. Bu hususta Yüce Kur’an’da Peygamberimize
hitaben şöyle buyrulmuştur: “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin”(Kalem S. 4.
Ayet)
Resulullah Efendimiz, Allah’ın
habibiydi. Rabbimiz onu şöyle anlatmaktadır: “Andolsun
ki; size, sizin içinizden azîz bir Resûl geldi. Sizin üzüldüğünüz şey, O’na
ağır gelir (O’nu üzer). Size çok düşkün, müminlere şefkatli ve
merhametlidir.”(Tevbe Suresi/128. Ayet)
Biz
müminler, Efendimizi ibadet aşkıyla severiz. Zira Resülullah’ı sevmek kişinin
iman kemalâtına işarettir. Çünkü Allah, bu kâinatı onun yüzü suyu hürmetine
yaratmıştır. “Sen olmasaydın Habibim, kâinatı yaratmazdım”
kutsi hadisi bunu ifade ediyor. Rabbimizin
bu kadar yücelttiği bu mübarek simayı her şeyimizden çok sevmeliyiz. Bu sevgi
kuru bir ifadeden öteye gitmelidir. Ona çokça selâtü selâm getirmeliyiz. Onun
şefaatine sığınmalıyız.
Günümüz gençliği, uğruna kâinatın yaratıldığı yüce peygamberini
ne kadar tanıyor? Bu soruya müspet cevap vermeyi ne çok isterdim. Fakat mevcut durum
içler acısıdır. Kitapçı vitrinlerinde yüzlerce siyer kitabı olmasına rağmen
bunları alıp okuyan ve fikreden insanların sayısı ne kadar da azdır.
Yarınlarımızın teminatı olan çocuklarımız, günlerini hayal mahsulü Harry Potter,
Yüzüklerin Efendisi gibi maceraları okumakla geçiriyor. Mafya dizilerindeki
çetecileri kendilerine model olarak alan ve haksız kazancı meşrulaştıran
bugünkü nesil, Resulullah Efendimizin mesajlarına ne kadar da muhtaçtır. Bu
mesajlar onların yitik hazineleridir. Fakat zihinlerimiz öyle bir uyuşturulmuş
ve bulandırılmış ki bunları kaybettiğimizden de haberdar değiliz.
Kaybettiğinden haberdar olmayanın, yitik hazineleri bulmaya koyulmasını ve
onlardan istifade etmesini bekleyemezsiniz. Aileler ne yazık ki Peygamberimizin
nurlu halkasından kopmuş. Evlerimiz ve kalplerimiz nübüvvet ışığından istifade
edemiyor. Tez elden gençlerimize Peygamberimizi model insan olarak sunmalıyız.
Peygamberimizin bundan on dört asır evvel dünyamızı
şereflendirdiği Mevlid Kandiline “Veladet Kandili” de diyoruz. Bu gecede
ellerimizi Mevla’ya açar, Resulullah’ın kutlu yolunda bir mümin olarak yaşamayı
talep ederiz. Gönüller Resulullah aşkıyla çarpar bu kutlu gecede. Ona olan
hasretimiz sımsıcak gözyaşlarımıza karışır. Bu kutlu gecede Allah’ın rahmetini
ve bereketini talep ederiz. Bütün müminler Resulullah’ın sevgi ve muhabbetinde
birleşerek bir ve bütün olurlar. Bu gecede gül kokusu bütün mümin gönüllere
siner.
Resulullah Efendimiz kemalat burcu ve maneviyat deryasıdır.
O, hiç eskimeyendir. Onu anlatanlar, onu yazanlar yine de hakkıyla ve layıkıyla
ifade edememiştir. Peygamber Efendimiz hakkında yazı ve şiir yazmak büyük bir
şereftir. Aynı zamanda büyük bir sorumluluktur da… Onu hakkıyla anlatmak her
kalem erbabının kârı değildir. Vaktiyle ben de Resulullah’a dair birçok naat
denemesi yapmıştım. Sözlerimi “Efendim “adlı bir şiirimin son bölümüyle
tamamlamak istiyorum. Allah bizi o mübarek insanın şefaatine nail eylesin:
“Ne ağır zemheriler geçiriyor ümmetin
Günah galerisinde öksüz kaldı sünnetin
Müminin kokusuna şimdi hasret cennetin
Bu ne garip asırdır ahir zaman Efendim
Bizi bize bırakma, kayır aman Efendim”
Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz Hz.
Muhammed(SAV)’in doğum günü, bizim için müstesna bir gündür. Her Mevlid Kandili’nde
biraz daha tazeleniyoruz, biraz daha büyüyor ona dair sevgimiz, muhabbetimiz ve
hasretimiz… Güneş bir mızrak boyu yaklaşıp da insanların beyinleri fokur fokur
kaynamaya başladığı o anda(mahşer meydanında) Onun mübarek “Livaül Hamd”
sancağı altında toplanan bahtiyar insanlardan olmak ne büyük bir mükâfattır. Bu
vesileyle Müslümanların mübarek Mevlid Kandili’ni tebrik eder, insanlığın
kurtuluşuna vesile olmasını Yüce Allah’tan dilerim.