“Topalla
gezen aksama öğrenir.” atasözünün
açıklaması da “Körle yatan şaşı kalkar.”
atasözüyle eş değer olarak: “Kusurlu
kimselerle düşüp kalkanlar, onlardan kötü huy kaparlar.” şeklindedir. Ben
yıllardır tekerlekli sandalye kullanan bir insanım ve çevremde binlerce
arkadaşım oldu. Bunlardan bir tanesinin dahi şu ana kadar benden kötü huy,
ahlaksızlık ve benzeri gibi bir şey öğrendiğini söyleyen olmadı. Koltuk değneği
ve yürüme cihazı kullanan binlerce engelli arkadaşımın da duyduğunu sanmıyorum.
Bildiğiniz gibi her insan hayatı boyunca bir veya
birkaç defa hata yaptığı olaylarla karşılaşır. Sonuçta hatasız insan olmaz.
Hata yapan insan bir daha aynı hataya düşmemek amacıyla gerekli hassasiyeti
göstererek tedbir alır. Tekrar aynı hata yapılmaz mı? Elbette yapılabilir.
Aklını ve mantığını kullanamayan her insan hata üzerine hata yapabilir. Aynı
hatayı yapan insan bir yerlerde yanlış yaptığının ve yanlış karar verdiğinin
farkında değildir. İşte bu olayı anlatmak, aynı hataya düşen insanların
durumunu belirtmek ve dikkatli olmalarını vurgulamak amacıyla: “Kör bile düştüğü çukura bir daha düşmez.”
ya da “Eşek bile düştüğü çukura bir daha
düşmez.” atasözü kullanılarak engellilere ötekileştirilme yapılmıştır.
“Körler
sağırlar, birbirini ağırlar.”
atasözünün açıklamasına baktığımızda kimi yerde: “Toplum içinde önemsenmeyen kişiler birbirlerine değer verir, saygı
gösterirler.” şeklinde açıklanırken kimi yerde de: “Bedensel engelleri veya farklı özelliklerinden dolayı toplum
tarafından önemsenmeyen, ciddiye alınmayan, dışlanan insanlar birbirlerini daha
iyi anladıkları için bir arada olurlar, birbirlerine yakınlık gösterip, destek
olurlar. Ortak hobileri, eğlence kültürleri, sosyal statüleri olanlar genelde
birbirleriyle ortak mekânlarda ve beraber zaman geçirirler.” şeklinde
açıklandığını görürüz. Gördüğünüz gibi burada da yine görme ve işitme
engellilerin, toplum tarafından önemsenmeyen, ciddiye alınmayarak dışlanan
insanların birbirleriyle daha iyi diyalog kurup anlaşabildikleri
vurgulanmaktadır. Yine ayrımcı ve ötekileştiren bir atasözü açıklamasını
görmekteyiz.
Sanırsınız ki herhangi bir engelliliği olmayan
insanlar birbiriyle daha iyi anlaşabilmektedir. Hepimizin de bildiği gibi aynı
düşünce, fikir, inanç ve dili paylaşan insanların birbiriyle daha iyi iletişim
kurarak anlaştığı bir gerçektir. Farklı düşünce, fikir, inanç ve dilde olan
insanlardan çok, aynı özellikleri paylaştıkları kişilere değer verir ve
etkileşimde bulunurlar. Bunu anlatmak amacıyla: “Körler sağırlar, birbirini ağırlar.” atasözünü kullanmaya ve
engellileri ötekileştirmeye gerek var mı?
“Sağıra
sözünü, köre yüzünü süsleme, yorulursun.” Bu atasözünün temelinde ise işitme engellilere istediğin bir melodi
gibi, bir ninni gibi güzel sözler söylersen söyle seni duymayacaktır. Görme
engellilerin karşısında da istediğin kadar güzel ve şık kıyafetler giyerek,
makyaj yapsan da senin dış güzelliğinin, fiziki güzelliğinin farkında
olamayacaktır. Bu nedenle nefesini boşuna tüketme ve boşuna yorulma anlamı
yatmaktadır.
Peki, sözde duyan ve gören her insan sizi gerçekten
duyuyor ve görüyor mu sanıyorsunuz? Hiç sanmıyorum! Örnek vermek gerekirse;
sözde gören ve duyan binlerce seçilmiş siyasilerle atanmış idarecilere “şu
konuda yanlış giden bir şeyler var, hata yapıyorsunuz” dediğinizde geneli de
“görmedim, duymadım” ve “bilmiyorum” diyeceklerdir. Görmek istemeyen ve duymak
istemeyen kişilere siz istediğiniz kadar sözünüzü, istediğiniz kadar da
yüzünüzü süsleyin yine de sizi ne duyacaktır ne de görecektir. Bunun işitme ya
da görme engelliliğiyle en ufak bir alakası yoktur.
Kullanılan bu atasözleri ile deyimlerden bazılarını
kullanan insanların karşısındaki kişiye küfretmek, hakaret etmek, küçük görmek,
aşağılamak için dile getirdiğini de görürüz. “Oğlum sakat mısın sen?”, “Sen kafadan sakatsın!”, “Özürlü müsün
nesin?”, “Bu işte bir sakatlık var!”, “Bakar körsün sen!” gibi kullanılan
sözler ilk akla gelenlerdendir.
Sözlü tartışmalar kavgaya dönüştüğünde ise: “Sakat sakat konuşma çek git başımdan.”,
“Allah vurmuş sana bir de ben vurmayayım.”, “Hâline bakmıyorsun gelmiş
konuşuyorsun!” gibi kullanılan sözler de dilimizde yerleşmiş olan engelliye
karşı olumsuz olan, ayrımcı bakış açımızın bir yansımasıdır.
Hiç unutmam, bundan on üç yıl kadar önce, 2007 yılının
Şubat ayında ilimizin bir milletvekili, yerel basında çalışan bir görevli ile
arasında geçen tartışmadan sonra televizyon haber bültenine canlı bağlantıyla
katılarak: “Soruyu soran zihinsel
özürlüdür!” şeklinde bir ifade kullanmıştı.
Tartıştığı kişiyi aşağılamak ve küçümsemek amacıyla
kullandığı kelime ile hakaret etmek isterken “Soruyu soran zihinsel özürlüdür!” ifadesini kullanmıştı. Sanırsın
ki insanların hoşuna gitmeyen her soruyu zihinsel engelliler sormaktadır…
Bedensel engelli bedensel engelliyle, görme engelli
görme engelliyle, uzun boylular uzun boylularla, kısa boylular kısa boylularla,
şişmanlar şişmanlarla, zayıflar zayıflarla, kadınlar kadınlarla, erkekler
erkeklerle, esmeri, sarışını, kumralı kısacası her insan kendi benzeriyle
arkadaş olacak desek ne düşünürsünüz. Elbette bunun olmasına imkân olmadığı
gibi hiç kimse de kabul etmez. Peki, bunu kim mi söylüyor? “Bir kişi, kendine
denk ve uygun olan kişiyle arkadaş olur.” şeklinde açıklaması olan “Baz bazla; kaz kazla; kel tavuk topal
horozla.” diyen atasözü de bunu demek istiyor. İnsanları ötekileştiren ve
ayrımcı bir yaklaşım gösteren atasözlerinden bir tanesi de budur.
Engellilerle ilgili olan bu tür atasözleri ile
deyimler bu şekilde uzayıp gider. Bunlardan birkaçına da kısaca değinmek
gerekirse…
Bekâr gözü,
kör gözü: Bekâr erkek, evlenme istek
ve heyecanı içinde olduğundan alacağı kızın kusurlarını göremez.
Caminin
(mescidin) mumunu yiyen kedinin gözü kör olur: Kendisini büyüten, yetiştiren, besleyen kimsenin ya
da bir kamu kurumunun malına hıyanet eden, el uzatan kişi onmaz, cezasını
bulur.
Eli ayağı
düzgün birini bulmak: Eli yüzü
düzgün, çirkin olmayan güzel olan.
Gece işi,
kör işi: Gece yapılan iş, körlerin
yaptığı iş gibi özensiz olur. Çünkü ışık yetersizliği, işin bütün
incelikleriyle yapılmasına olanak vermez. Bu nedenle işlerimizi gündüz yapmayı
yeğlemeliyiz.
Gittiğin yer
kör ise gözünü yum da bak: Akıbetinin
ne olacağını bilmediğimiz durumlarda erdemli insanlar gibi davranmalıyız.
Sonunu ve gidişatını bilemediğimiz durumlarda daha yavaş hareket etmeli, kalıcı
ve yapıcı olmalı, çok fazla çırpınmadan manevi olarak sonumuzu görmeye
çalışmalıyız.
-Devam
edecek-