Öyle bir ülke düşünün ki; insanları her yönüyle doymuş...Mutlu,dertsiz,sıkıntısız maddi manevi her açıdan özgürlüğü yaşamakta.İnsan olmanın bilincinde , Mevlana’nın,Yunusun asırlar önce çizdiği felsefeyi gerçekleştirmiş insanı insan olduğu,yaratıcının eseri olduğu için sevmekte...Böyle bir ülkede yaşadığınızı düşünün ütopik de olsa...Ne hisseder ,neler yaşardınız.Duygularınız neler olurdu ...
Saatlerce düşündüm bunu, Sevgili dostum Hakimenin bir Tiyatro konusu ve eseri istemesinden sonra. Bunu oyunlaştırmak,hikayesini yazmak kalmıştı geriye...İki akşamdır yemedim içmedim ,hatta sevgililer gününü unutmuşum …Sonuçta bir şeyler oluştu kafamda...
Hakimeye de açtım konuyu, düşünmesi ,aklına gelenleri not etmesi için...Bir komedi oluşturmaya çalışacağız mümkün olursa birlikte...Gerçi sitemiz edebiyat sitesi ama ,pek çok yazın türünü bir arada vermek zorunda kalıyoruz malesef, imkansızlıktan olsa gerek...Defalarca bir tiyatro,drama bölümünün olmasını arzu etmişsek de yöneticilerimizden,olmadı olamadı...İnşallah en kısa zamanda oluşur...Bereket karalamalar bölümümüz var da burda yazmamız mümkün...

Dönersek geri, hikayemize,bu ülkede adli ve kolluk hizmetlerine iş kalmadığı için polisler yaşlı ve kimsesizlere ,çocuklara yardım işlerinde görev almakta can sıkıntısını öyle gidermekte...Hakim ve savcılar işsiz kaldıkları için sabahtan akşama kadar bir dava çıksa da diye tanrıya yalvarmakta, iş olmayınca da üzgün evlerine dönmekte...
Hapishaneler kapatılmış, yeniden düzenlenerek gençlik eğitim merkezi haline dönüştürülmüş cıvıl cıvıl...
Trafik diye bir sorun kalmamış, insanlar araç kullanmadığı için araçlar müzelerde sergilenir hale gelmiş...devlet öyle sistemler kurmuş ki bir kişi dahi olsa yolcu, evinin önünden alınmakta ve istediği yere ücretsiz olarak güneş enerjisiyle çalışan araçlarla götürülmekte...
Çevre kirliliği, gürültü vs olumsuzluklar tamamen yok edilmiş,yeni sistemlerle...İnsanlar para kullanmıyor bu ülkede...Her insanın elinde bir cip ,onunla her şeyini,sağlık dahil ücretsiz yapmakta...Kısaca mutluluktan mutsuz olan insanların yaşadığı bir ülke...


Düşünün şimdi bu ülkeye komşu baskıcı,bir ülkeden bir grup insan sığınmacı girerse ne olur,neler yaşanır...İşte bunu yazmaya çalışacağız Hoca hanımla... Bu insanların gördükleri karşısındaki tavırları,davranışları ve ortaya çıkacak komiklikler...

1.Perde,1. Bölüm...
Kişiler;Sığınmacıların reisi, Eşi,Babası,Çocuğu, Kız kardeşi, Erkek kardeşi ve beş altı kişi,yakınları...
Yer;Dağlık,sınır bölgesi
Üstü başı perişan vaziyette korkarak yürüyen insanlar görünür sahnenin ardından...Yürürken bir ardlarına bir sağ ve sollarına bakarak yürür bu insanlar ,her hallerinden ve davranışlarından korktukları bellidir...Arada bir küçük çocuğun mızmızlanması duyulur...'anne acıktım,daha gelmedik mi ?Ne zaman geleceğiz gibi...' Anne genç olmasına rağmen yılların yorgunluğu ve çilesini çekmiş olmanın verdiği yaştadır,ama hala dinç ve ailesinin her işine koşmakta,kimine su kimine yiyecek ulaştırmak için bir geride bir ileride seferber...Baba ailesini ve dostlarını salimen bu ülkeden çıkarmak için canını dişine takmış bir komutan edasında...Kız kardeş romantik ,aşkını geride bırakmanın hüznünü yaşıyor,'Bir elinde cımbız,bir elinde ayna.umrunda mı dünya... 'Erkek kardeş sert görünümlü ülkesinde çeşitli siyasi olay ve isyanlara karışmış, asi ruhlu ...Kaçmayı onuruna yediremeyen,sürekli bu konuda abisi ve ailesiyle ters düşen bir kişi...

Çocuk,dokuz on yaşlarında yeşil gözlü sevimli,grubun maskotu adeta ...insanlar yorgunluğunu ,kırgınlığını onunla gideriyor.
Baba, yılların yorgunluğu yüzlerinde çizgi çizgi beliren ama yaşamın bunca çilesine dayanabilmiş hala ayaktayım diyebilen bir edası var...
Sınıra yaklaşmışlardır. Reis konumundaki kişi;
Reis; Herkes dikkatli olsun sınıra yaklaştık,sınırdan geçerken çok dikkatli olmamız gerekir,mayına basmamak için herkes aynı ize bassın.Önden ben gidiyorum.
Anne; Seni ben takip edeceğim.
Reis: Olmaz hatun ,sen çocukla en geriden geleceksin.Bana bir şey olursa o sana emanet...Kadın mahsun emre itaat eder.

Baba: Oğlum önden ben gideyim,yaşımı yaşadım,hem işe yaramış olurum.
Reis: Hayır baba biz kaçakçı mıyız ki seni önden ölüme atayım...Ben askerliğimi istihkam olarak yaptım bilirim ,tanırım mayınlı araziyi...Gerisi şans ve Allaha kalmış,derken endişeliydi...Belli etmemeye çalışsa da.
Bir müddet yürürler,önde reis,hemen ardında asi kardeşi,onun ardında babası,kızı ve en son oğlu hanımı...Onları gurubun gerisi takip eder...Sınırı geçerken babası,
Baba: Aman Allahım aman! der ve olduğu yerde çakılı kalır. Herkes pür dikkat ihtiyarın nidasıyla olduğu yerde kalakalmıştır...
Reis: N'oldu baba,mayına mı bastın...
Baba:Ne mayını oğul ne mayını...Mayısa bastım...Allah kahretsin.(Kikirdemeler,yerini kahkahaya bırakır)Reis kızar.
Reis:Bırakın gülmeyi,bizi yakalattırmaya mı uğraşıyorsunuz,.ya da...der susar... İhtiyarı hayvan pisliğinin içinden çıkarırlar üstünü başını temizlerler ve yola revan olurlar....Ürkek ve korkak...Sınırda ışıklar görünmüştür saatlerce yolculuğun ardından...
İkinci Perde.....


Sığınmacılar mayınlı araziyi geçmiş artık Ütopya denen bu ülkenin düzlüğüne ulaşmışlardır...Sınırda sessizlik hakimdir...Bir askeri bina olduğu anlaşılan yerden ışıklar görünmekte uzaktan da olsa bir şarkı nameleri yankılanmaktadır,neşeli...İnsanın içini ısıtan...O binaya doğru yönelirler...

Reis:Evet arkadaşlar Ütopya'ya girmiş bulunuyoruz.Askerleri gördüğümüz anda ellerimizi havaya kaldıralım ve teslim olalım.kaçma,şüpheli hareket, ters cevap verme yok...Anlaşıldı mı ? der ve bir süre daha yürürler.Binanın önüne gelmişlerdir.Oysa gelişleri saniye saniye binada izlenmekte ve onlar için her türlü hazırlık yapılmaktaydı binada... Kapıyı çalmak için elini uzattığı anda reis kapı açıldı ve çıkan komutan,

Komutan:Hoş geldiniz komşunun güzel insanları...diyerek onları samimi bir şekilde karşılamıştı...Aynı şekilde diğer askerler de gülerek hepsine hoş geldiniz demiş ve oturacak yer gösterilmişti...En korkuncu de komutan sol elini ardında saklıyordu.Oturduktan sonra bu insanları sakladığı silahla vuracak mıydı yoksa o kısa anda reis bunları düşünmüştü oysa komutan sakladığı elinden hepsine birer karanfil uzatmıştı....Bu da gösteriyordu ki bekleniyorlardı.Reisin kafasından neler geçiyordu;Peki nasıl ,sayımızı nerden biliyorlardı,yoksa...Kötü fikirler geçti kafasından bir anda...sonra öyle bir niyetleri olsa güler miydi yüzlerine askerler, misafir gibi karşılar mıydı ?Sorular, sorular..Kafasında binlerce cevapsız soru... Misafir gibi karşılanmışlar o da yetmiyormuş gibi, insan olduklarını hatırlatmıştı bu davranışlar...Askerlerin yemekhanesi hazırlanış,güllerle donatılmış,envay çeşit yemek ve içecekler...Küçük çocuk daha fazla dayanamamış açlığa …saldırmıştı sofraya...Annenin bütün gayretine rağmen, iyi de olmuştu bu hal çünkü hepsi de açtı,hem de günlerin açlığı vardı...Çocuğun bu hareketi hem komutan için de uyarıcı oldu da...Buyur etti herkesi sofraya...

-Özür dilerim,dostlar ...buyurun sofraya.Hem yer hem sohbet ederiz.Çekingendir hepsi...Öyle ya ,hem yabancı ülkededirler hem de askerdir onlara bu insanlığı yapan...Ülkelerinde görmeye alışık değillerdir...Asker diyince tir tir titredikleri o günler geldi birden akıllarına...Ama bunlarda askerdi ...Ürkekçe yaklaştılar sofraya,hem de komutanın yüzüne bakarak...Reisleri,

-Komutan,biz öldük de cennete mi gittik...Allah aşkına bunların rüya olduğunu söylemeyin,ya da öyleyse uyarın bizi...Ya siz asker değilsiniz...ya da biz öldük bunun başkası olamaz...Bunu söylerken hem de kendini çimdiklemekte,tokat atmakta kendi kendine...
Komutan güler önce,sonra...
-Ne siz öldünüz,ne de hayal görüyorsunuz...Gerçeğin içindesiniz...Biz de askeriz ama önce insan...Artık bu ülkenin misafiri değil bu üllkeye adım attığınız günden itibaren bu ülkenin fertlerinden biri oldunuz...Bir Ütüopyalının sahip olduğu haklara sahip,özgür olabildiğince...Sizlere vereceğim bu ciplerle şu andan itibaren her istediğinizi alabilir, her istediğiniz yere özgürce gidebilir,yerleşebilirsiniz...Bizim görevimiz hem ülkemizin dışardan gelebilecek tehditlerini defetmek...Hem de bu ülkeye sığınan sizler gibi ezilmiş insanların özgürlükle tanışması ve yaşaması için yardımcı olmak...

Yemekler yenmiş,kahveler içilmişti bu sohbetler yapılırken...Komutanın söyledikleri hala bir şaka gibi geliyordu gurubun liderine de inanamıyordu...Elinde küçücük ,ne işe yaradığını da bilmediği bu aletle her şeyi yapacağına inanası da gelmiyordu...Diğer yandan çocuk karnı doyduktan sonra karakolun içinde koşmuş ,yorulmuş ve annesinin kucağında uyuyakalmıştı...

Yanına gelen bir araç açılıverdi ve yatak olup bir de konuşmaz mı...'Çocuğu yatırın lütfen,'' diye.
Kadın korktu önce,
iteat etti bu mekanik sese...Çocuk konunca yatağın üstüne yatak yürüdü bir süre sesin duyulmadığı bir köşeye çekilip,sanki beşik gibi yavaş yavaş sallanmaya başladı...Reisin kız kardeşi bu olayı sessizce izlerken,reis de kuşkuyla bakıyordu hala...Kadın donmuş kalmıştı....Asi erkek kardeş sessizce kalktı ve yatağın yanına vardı...Yiğenine sahip çıkmak istiyordu ki,

-Çocuk uyuyor,rahatsız etmeyin lütfen diye bir ses duydu,irkildi...Sağına soluna baktı...Yaklaştığımı nerden biliyor diye homurdandı önce...Olayı farkeden komutan...
- Yatağın,sese ve harekete duyarlığı var...algılıyor şu an herkesin hareketini...Merak etmeyin,çocuk uyandığında size haber verir rahat olun....demişti de kuşkulu da olsa rahatlamıştı reis, ailesi...
Yorgunluktan sonra yemek ağır gelmişti de hepsinin gözleri kapanıyordu nerdeyse...Herşey düşünüldüğü gibi onların dinleneceği odalar da düşünülmüştü günler öncesinden...Askerler hepsine temiz yataklarla ve çarşaflarla donatılmış odalarını gösterdi,çekildiler birbir...

3.perde
Sabah olmuştur bu huzur ülkesinde, horozların ötüşü bile insanın içini ferahlatmakta...Yarın ne olacağız kaygısı olmadığı için insanlar mutludur.Ancak bu mutlu insanlar ülkesinde bulunan bu yabancılar hala kuşku içindedir...Sabah kalkan reis bütün odaları gezerek insanları uyandırmış ve artık ne olacaksa bir an önce olsun istemektedir...Toplanırlar ürkek ve korkak tavırlarla ve komutanın odasının önüne gelirler...Komutan henüz yeni uyanmıştır dünün yorgunluğu ve bu mutsuz insanları mutlu edebilmek için çabası sonrasında gönül rahatlığı içinde uyumuştur da...kapıda gördüğü kalabalık şaşırtır.Üzerine ceketini çekerek dışarı çıkar...

-Reis hayırdır,bu yorgun insanları niye topladın erkenden...
-Beyim,biz karar verdik ki,ne yapılacaksa bir an önce yapılsın...cezamız neyse ülkenize izinsiz girmemizin razıyız… Yeter ki ülkemize geri göndermeyin...
-Akşam bunları konuşmadık mı reis,ne cezası...ne iadesi, siz bu ülkenin vatandaşı oldunuz gayrı...bundan sonra istediğinizi yapma özgürlüğüne sahipsiniz...istediğiniz yere gidebilirsiniz...her şeyi satın alıp ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz...o verdiğim cip'le...şimdi kahvaltımızı yapalım sizi ilk yerleşim yerine ulaştıracağız...

Kahvaltı hazırlanmıştır,askerler gelir ve davet eder hepsini...Hala inanmamaktadır,reis ve avanesi...Bunların ,yaşananların bir şaka olduğunu düşünmekte şehre varınca tutuklanacaklarını ve ceza evine konulacaklarını düşünmektedir...bunu da kahvaltıda dillendirir reis,

-Komutan,bizimle dalga geçmeyin,biliyorum ülkenize izinsiz girmekle suç işledik.Ama bizlerle böyle oynamayın...geri gönderecekseniz de bilelim...hiç olmazsa çocukları ,şu sabileri göndermeyin,ülkemize...çünkü daha sınırdan girmeden kurşuna dizerler...bize acımıyorsanız bu yavrulara acıyın...komutan karşısındaki bu korkmuş insanları nasıl ikna edeceğini düşünüyordu...acı acı soluyarak...

-nE SÖYLESEM İNANMAYACAKSINIZ,İYİSİ Mİ SABRESDİN ŞU KAHVALTIYI BİTİRENE KADAR ,BİZZAT BEN götüreceğim şehre sizi güven içinde...o zaman belki inanırsınız...

Kız kardeşi reisin oturduğu yerden kalkmış ve abisinin kulağına bir şeyler söylemişti.''Ağabey sen haklısın bak ne kadar önemsiyorlar ki...komutan kendi götürüp teslim edecek bizi...''Abinin ,reisin suratı ekşimişti birden...

-Otur oturduğun yere,kız başınla sokma burnunu her işe.diyerek kızmıştı hem de...Ama bir düşüncedir almıştı onu da...Kahvaltı sancılı düşüncelerle yapılmış,bu arada askerler de arabaları hazırlamıştı...Arabalara binilir ürkek hem de tedirgin...

( Mutluluktan Mutsuz 1 başlıklı yazı Lütuf VELİ tarafından 30.04.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu