M.
NİHAT MALKOÇ
Selâm Gazzeli kardeşime, Türkiye'den
binlerce selâm!
Acıların kucağında ve kundağında yapayalnız
kalmış Gazzeli yetim kardeşim!
Seni Türkiye'de yaşayan bir kişi olarak
anlamak istesem de bu çok da kolay ve mümkün değil. Çünkü hiçbir şey yaşanmadan
hakkıyla ve lâyıkıyla anlaşılamaz.
Biliyorum
senin dünden bugüne ne acılar çektiğini. Biliyorum 21. yüzyılın ilk çeyreğinin
sonlarında sekiz milyara yakın insan içinde yapayalnız bırakıldığını.
Kardeş
kardeşliğini zor zamanda gösterir, bunu biliyorum ama seni bu dayanılmaz ve
tarif edilemez acıların içinden bir türlü çekip kurtaramıyorum. Hâline bakıp
içim parçalansa da senin bu yürek parçalayan ahvaline ve derdine çare olamıyorum bir türlü. Ellerim
uzanmıyor senin o, kanasa da, tertemiz ellerine.
İki
milyarlık İslâm ümmetinin bağrı yanık bir ferdi olarak ne yazık ki sana sahip
çıkamadık kardeşim! Dertlerinle yeterince dertlenemedik bir türlü Gazzeli can
kardeşim! Sımsıcak evlerimizde, yumuşak koltuk ve yataklarımıza uzanırken, molozlar
arasında sabahlayan seni düşünemedik hakkıyla . Seni siyonistin ateşinin
içinden çekip çıkaramadık, yazık bize. Senin sapan tutan o tertemiz elinden
tutamadık.
Filistin'in
istikbal duvarına bir taş koymak için doğan Gazzeli çocuk, sana ninnilerle uyumayı
çok gördüler, senin o minik ellerini annenin ellerinden çekip kopardılar. Seni top
sesleriyle uyumak mecburiyetinde bıraktılar Gazzeli kardeşim!
Zulmün
cenderesinde yaşamaya mecbur bırakılan Gazzeli kardeşim, sana gönlümüzü
açamadık yeterince. Elimizden, o alçakları lanetlemekten ve protesto
yürüyüşünden başka bir şey gelmedi. Biz kolay olanı yaptık. Buğzettik sadece. Sana
bunca zulmü reva görenlere nefret etmekle yetindik. Bu da imanın en zayıf
noktasıydı.
Karanlığına
ışık olamadık Gazzeli kardeşim! Yaralarına merhum süremedik yeterince. Sular
seller gibi akan kanını durduramadık bir türlü. Mendil olamadık gözünden akan
kanlı yaşlara. Suçluyuz Gazzeli kardeşim, hem de çok suçluyuz!
Sen ömründe
hiç uçağa binemedin Gazzeli kardeşim! Sen hep uçakları aşağıdan seyrettin. Uçak
sesleri sana hep bombaları ve ölümü hatırlattı!Yüreğini ağzına getirdiler. Batılı
çocukları annelerine kavuşturan uçaklar seni annenden babandan ayırdı. Gökyüzünden
yağmur gibi yağdırdıkları misket bombalarına hedef oldun güzel kardeşim! Kendin
gibi, körpe hayallerin de parça parça edildi kırılası ellerce.
Büyümenden
korkanlar, büyümene izin vermedi Gazzeli küçük kardeşim! Herkes bir depreme
dayanamazken sen ruhunda bin deprem yaşadın kardeşim! Seni beton yığınlarının
altında bırakıp hayattan kopardılar âh kardeşim âh!
Tebessümlerini
çaldılar soluk dudaklarından. Hayatın rengârenk paletinde yüzlerce renk tonları
içinde seni tek renge, siyahlara ve âhlara mahkum ettiler.
Şair
"Bebeklerin ulusu yok" dese de siyonist alçaklar seni gelecekleri
için tehdit olarak gördüler, düşman bellediler. Yaşamak en çok da senin
hakkınken ve henüz hayatı anlamlandırma çağındayken sen hep öldün be kardeşim,
sen hep öldün!
Dünyanın
neresinde olursa olsun, bebekler ki hepsi günahsız. Hepsi kanatları kırılmış
birer barış güvercini. "Babalar çıkarmayın
onları akıldan /Analar koruyun bebeklerinizi /Susturun, susturun, söyletmeyin/ Savaştan yıkımdan söz
ederse biri"(A. B)
Sana mutlu
yaşamayı değil ölümü reva gördü okyanus ötesindeki alçak coniler! Beşiğinde apaydınlık
ve pembe rüyalar görerek uyumana izin vermediler. Sen annenin ve babanın yaşadığını
ve yaşlandığını göremedin, göstermediler. Biricik anneni ve babanı sana çok
gördüler bu körpe çağında. Ölümün kurşundan ağır yükü omuzlarına çöktü, bir
daha doğrulamadın. Evini başına yıkarak seni molozlarda yaşamaya mahkum ettiler
sevgili kardeşim!Seni çitlerden dışarı salmadılar, sana esareti reva gördüler
kısa ömründe. Sana annenin sütü gibi helâl olan çocukluğunu yaşatmadılar
Gazzeli kardeşim! Senin umutlarını çaldılar göz göre göre. Arkadan hançerlediler
seni.
Siyonistler
bütün Filistin'i bir açık hapishaneye çevirdiler ne yazık ki! Seni acılarınla
bir başına bıraktık Gazzeli kardeşim. Sana sahip çıkamadık Müslümanlar olarak. İslâm kardeşliği lâfta kaldı ne yazık ki. Seni,
bize en çok muhtaç olduğun bir zamanda yüzüstü bıraktık heyhat! Yeterince çaba
gösteremedik derinlere işleyen acılarını hafifletebilmek için. Bizi yüce
Rabbimize, bizi sevgili Peygamberimize şikâyet etme ne olur kardeşim! Gafletimizi
o asil duruşunla perdele. Bizleri affeyle ne olur kardeşim? Hakkını helâl eyle bize kardeşim,
hakkını helâl eyle! Helâl eyle! Helâl!...