O gün dükkanda otururken, her şey normaldi aslında o gelene kadar. Yaz günü işte malum bir güneş, açılan saçılanlar bir de sinekler, günü omuzluyorlardı benim gibi... Benim gözlerim fal taşı gibi açıldı ama açılmasına ''Biraz sabırlı ol ve yavaş.'' dedim kendi kendime... İçimden sesli olarak. Karşımda bir kırkayak... İnsan gibi de değil, hayvan gibi de değil ama bir kırk ayak işte... İnanmayacaksınız biliyorum ama aramızda şöyle konuşmalar geçti...


- Buyurun sayın öhöhöhöhöhöhö!

- Niye şaşırdın sevinmen lazım. Ben de kırk tane ayak var ayakkabı aldığım zaman çok alırım ben, başkalarına benzemem.

- Biliyorum biliyorum başkalarına benzemediğinizi.

- Eeeeee! O zaman sevinmen gerekmez mi ayakkabıcı kardeşimmmm!

- Sevindim de sevinmesine...

- O zaman sorun ne?

- Bütün ayaklarınızın numarası aynı mı?

- Ona takılma canım, aynı olmasa da birbirine yakın sayılır. Ayak yapma bana.

- Bir numara fark da olsa bulurum illaki...

- Yok yok bana güven bir numaradan fazla fark yok. O da fazla gezdiğimden, şişer ayaklarım. Ne de olsa kırk tane ayağımız var, senin demenle, gezmeyelim mi bu kadar ayakla?

- Sayın kırk ayak... Heheheheheheheheh!

- Ne güldün aslanım açıkta bir şey mi gördün?

- Aklıma bir şey geldi de.

- Ne geldi söyle bakalım?

- Size hiç birileri ''Bırak bu ayakları.'' diye bir cümle kurdu mu? Kurduysa vallahi çok komik olur. Ne cevap verdiniz çok merak ederim.

- Kurdu kurdu tabi.

- Ne cevap verdiniz peki?

- Birini bıraksam öbürünü bırakamam, öbürünü bıraksam onlar beni bırakmaz, dedim...

- İyi demişsiniz.

- Çok lafladık çıkar bakalım şu ayakkabıları da mallarını görelim...

- Kaç numaraydı ayağınız.

- Sen her numaradan sırayla çıkar bakalım hangisini hangisine uydurursak artık.


Hemen dükkanı kilitledim. Bir kırkayak ile uğraşırken herhalde başka başka müşteriler ile uğraşamazdım değil mi?


Bir saattir ayakkabı giydiriyorum daha yedi tanesini anca beğendi... Geriye kaldı otuz üç tane, ha gayret bakalım ne zaman sonu gelecek?


- Ne diyorsun fiyatlara indirim yapacak mısın?

- Yapmaz mıyım, tabi ki

- Bak yapmazsan seni boşarım bir daha da gelmem.

- Aman efendim olur mu?

- Boşarım derken espirik yani anladın sen onu.

- Biliyorum efendim biraz şakacı tarafınız vardır hep.

- Kart mı vereceksiniz nakit mi?

- Kart olursa ne olur, nakitte ne olur hele bir söyle?

- Kredi kartına bir şey yapamam da nakit olursa yardımcı olurum.

Çantasından bir deste para çıkartır ve uzatır...

- Al bakalım say

- Siz ne diyorsanız o bu güne kadar sizi kırmadım bundan sonrada kırmam.

- Aferin kırma zaten.

- Ben birazdan aldırırım koy bir köşeye.

- Allah sizi başımızdan eksik etmesin.

- Öyle diyorsun yani!

- Yaniiiiiiii!


Hanım efendi sene de iki senede bir kere gelirdi ve geldiği zamanda otuz kırk çift ayakkabı aldığından bizim aramızda ki lakabı Kırkayaktı... Adı mı, adını hiç bilmem, sormamda... İyi para bırakır ben ona bakarım... Allah zeval vermesin Kırkayak hanımefendiye...

( Kırk Tane Ayak başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 12.01.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu