Heraklitos…
Eyyyy ihtiyar ihtiyar mavi sarı turunç buğday ve
baklagil
Herşey akar gider değişir başkalaşır ad tarih isim
cisim sıfat zamir..
Işık kırılır
Evren bükülür
Su akar yatağını bulur kök hücre ve
Nemli sandal
Sürüklenen çığ
Soğuk demir
Sıcak volkan
Siyah üzüm
Beyaz dut
Çatal yol
Sarı kaysı
Kara toprak…
Çelişkilerini çözümledikçe gelişir büyür
kalabalıklaşır insan değeri ve toplum diyene kadar
Hegel..
Heraklitos…
Ve yağmurdan sudan ve topraktan umulmadık kadar
apansız
Sözleşmesiz pilakasız randevusuz kendiliğinden
giden takvimle
Gizli kaçak her kaldırım taşıyla konuşa koklaşa
Yapmacık el feneri gibi yanar söner, sıra dağlar
numaralamaya turna uçurup kar getiren
Ve durgun göllerde kol kanat gerip kuğulaştığı
gönül sarayına süzülen sunalar gibi
Üstüne tarih atılmayan mutluluklara sefil düşler
yorarak burcu tüten aşk bağından
Güzelliğime kansınlar diye dikenin kumaşı güldense
Kaysılar kızardığında duyumun ve doyumun tadı hala
ve henüz hayal meyal çocukluktu
Maddeden manaya,
Çocukluksa sevinci hiç değişmeyen salkım
taneleriyle üzüm dut zeytin buğday ve nohut
Kara gecede ay ışığına pürkolaçan nazlı meltem,
ve seher sabahlarinda serin
esen badı saba hükümlüsü
Seyfi Karaca….. Şubat/24