Hak, eski Türkçede toprak, Tanrı anlamlarına gelir. Toprak rengi
haki renk adını alır. Askerler haki renkli giysiler giyerler. Hak, çalışmamızın sonucunda beklediğimiz bir karşılıktır. Kimi çalıştıranlar hak yemeyi pek severler! Üzerimde kul hakkı kalmasın diye düşünmezler. Gözünü dört açmak gerekir bu bakımdan. Ağlamayan çocuğa meme verilmez çünkü. Göz dedim de aklıma geldi. Bir de göz hakkı vardır ama çağımızda buna pek önem verilmiyor. Bir şarkıda arkadaşının sevgilisine âşık olan kişi, “Hakkım yok seni sevmeye” diyor. Saraylarda, köşklerde oturanların çoğu ise benim burada oturmaya hakkım var mı diye hiç düşünmezler. Herkes kendini haklı görür, başkasının da hakkı olabileceği hiç akıllarına gelmez. Hak sözcüğünden haklamak sözcüğü türetilmiştir. Atalarımıza göre, “Dinsizin hakkından imansız gelir.” Bir Rumeli türküsünde “Piştov patladı/ Varın bakın Bilal Oğlan yine kimi hakladı” denilerek haklamak sözcüğü hasmını vurmak, öldürmek anlamında kullanılmıştır. Atalarımız Haktan hakkı adı türetilmiş, kişilere ad olmuştur. Bu konuda şöyle bir espri vardır: Hakkımı ver hakkı!
Haklarımız pek çoktur: Önce yaşama hakkı gelir, sonra da insan hakları, vatandaş hakları, cevap hakkı, ispat hakkı, savunma hakkı. Bizim haklarımız olduğu gibi hayvanların da hakları vardır. Ana baba hakkını da unutmayalım. Haklarını yadsımayalım. Yoksul ve amcası dayısı olmayanlar, yol yordam bilmeyenler haklarını ararlarken haksız çıkabilirler. Avukatlar hakkımızı savunurlar, bizi haksızlığa uğramaktan kurtarırlar.
Kendi başımıza hak aramaya kalkarsak başaramayız; “Hakkımı aradım, meşgul çıktı” diye dert yanarız. Atalarımıza göre, hak değirmen damında aranır.Politikacılar “tüyü bitmemiş yetimin hakkını arayacağız” diye başa geçerler ama nedense sıra bir türlü yetimlere gelmez!...
Ziya Gökalp, hak aramaya karşı çıkarcasına, “Hak yok, vazife vardır/Tetik bas, önün dardır” diyor, bizlerin görev adamı olmasını istiyor ama görevini yapan, çalışan kişiler kendilerine yapılan haksızlıklara dayanamazlar, “Hak verilmez alınır” diyerek eyleme geçerler. İşçinin grev yapma hakkı vardır ama nedense memurlara böyle bir hak tanınmamıştır. Herkes kendini haklı görür, karşısındakinin hakkını teslim etmek istemez. Söz gelişi, iki takım yenişemez, berabere kalırlar. Taraftarlar “oyunun hakkı beraberlikti” demezler de haklarının yendiğini söylerler, hakem karşı takımı tuttu, penaltımızı vermedi diye hakem hakkında atıp tutarlar, kendi oyuncuları hakkında bir şey söylemezler.
Dernek genel kurullarında usul hakkında söz istenir ve yapılan bir haksızlık önlenmeye çalışılır. Boş vakti olmayan bir kişi kendisiyle konuşmak isteyene, ne hakkında konuşmak istediğin sorar. İki arabadan anayoldakinin geçiş hakkı vardır, yan yoldan gelen araba beklemek zorundadır. Ayrıca arabayı hızlı sürmekle arabadakilere ve yoldaki diğer kişilere haksızlık etmiş oluruz. Arabanın hakkını vereyim derken kaza yaparız...
Bir düşünür, “Tanrım, beni dostlarımdan kurtar, ben düşmanlarımın hakkından nasıl geleceğimi bilirim” der. Ünlü sözdür; Benim hakkımda ne düşünüyorsan, Allah sana iki katını versin! Halk oyunlarında aktör, “Ne hakla?” diye bağırınca karşısındaki “Otuz beşe bakla!” der. Bir yörede öküzlere haklı derlermiş. İki arkadaş sen haksızsın, ben haklıyım diye kavga etmişler. Biri, “Sen ne dersen de, ben haklıyım” diyerek çekip gitmiş. O günden sonra arkadaşı onu her gördüğü yerde, “Ne haber haklı?” diye alay etmeye başlamış. Adam sonunda dayanamamış, arkadaşını mahkemeye vermiş. İkisini de dinleyen yargıç, haklı diyene, “Mademki kızıyor, sen de öyle deme. Bir daha karşıma gelmeyin, atarım içeri!” diye bağırmış. Adamcağız boynunu bükmüş, “Haklısınız efendim” demiş.
Nasrettin Hoca Akşehir’de kadılık yaparken karşısına birbirinden davacı iki kişi getirmişler. Biri kendini haklı çıkaran bir savunma yapmış, hoca dayanamamış, “Haklısın” demiş. Öbürü de öyle güzel laflar etmiş ki hoca onu da haklı bulmuş. Karısı kızmış, “Böyle şey olur mu? İkisi birden haklı olamazlar ya. Birisi muhakkak haksızdır” diye konuşmuş. Hoca başını sallamış, “Sen de haklısın!” demiş.
Mehmet Akif Ersoy, hak yolundan ayrılmayan, başka milletlerin haklarını yemeyen, hakkını savunan milletlerin bağımsız yaşamaya hakları olduğunu şöyle dile getiriyor:
“Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal”
Yaşama hakkımızın elimizden alınmadığı, yoksul kişilerin haklarının ayaklar altında ezilmediği, haklıların yalan dolan ve alicengiz oyunuyla haksız çıkmadığı, hak yiyen kişilerin yaptıkları haksızlıkların yanlarına kâr kalmadığı nice yıllar dileğiyle.
Hepimizin sevmeye sevilmeye, mutlu olmaya hakkı var;
Eğer hakkımızı iyi savunur, başkalarına yedirmezsek
Yağmaz umduğumuz dağlara kar...