Dostum bana keskin okların atmış
Ben ise yolladım ona bir sümbül,
Meğerse aşına zehirin katmış
Gelip de kapıma kondu bir bülbül. Dedim "- haydi durma uç git dostuma
Dedi "-onun kastı benim postuma
Ne olursun gelme artık üstüme".
Beni anlar ancak boynu bükük gül.
"Fakat sen oradan uçtun da geldin
Bilmem neden beni seçtin de geldin,
Dostumun suyundan içtin de geldin"
Şimdi neden on'la ayrılsın ki yol?
"Kalbi katı imiş anlamaz dilim
Susuz kaldı bağda kurudu gülüm
Gönlünde yokmuş ne irfan ne ilim
Oysa derdim ona, ab-ı çeşm'den dol.
"- İster isen nazlı güllerin açsın
Yanık yüreklere mis gibi saçsın
Oysa sen gülşende sanki bir taçsın
Benim bağım olmuş susuz kalmış çöl."
"Ben susuz çölde de öter inlerim
Kulak verir senin derdin dinlerim
Çektiğin çileni de ben anlarım
Yeter ki sen bana uzat kuru dal.
"Ey benim cananım! Dilsiz, durgunum
Ben de senin gibi Hakk'a vurgunum
Öz yurdumda garip hüzne sürgünüm
Vermem seni ele kırılsa da kol.
Sema-yı sevdada birlikte uçak
Seherde uyanıp diyelim ki HAKK.
İsterse dayansın boğaza bıçak.
Avazın aleme sen HU diye sal."
(
Bülbül İle Dertleşme başlıklı yazı
Nuri Baş tarafından
28.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.