Dünden yarına
İğne ucuyla didiklenmiş
Ve soğuktan donmuş buz kütlesi gibi dik ve yamaç
kümülüs
Yarına daha ne kadar yol bucak var diye
Sır perdelerinin arkasında sohbetsiz duvarlar ve
binalar dolusu
Bayır aşağılara kaçak köhne yaban silik ve sığıç
Sıfıra sıfır,
Derme çatma
Yalın çıplak
Düzme bozma
Soyunuk giyinik
Balya balya
Karma kurma
Çengel çatal
Bozulmuş zemberekler kopmuş balonlar
ve terkedilmiş viranlar
gibi kendi bölgesine geri dönmeyen
Tül içinde defin kopyasıyla yüzleştiği çömelmiş
taş ucundan yağmurlara taşınan
Kuraklık giyinmiş zirzibil kumaşlarla duplersiz
tutkalsız kıskaç duello
Yalnızlık çeperlerinin tortulaşmış çatlayan
yarıklarından
Sobelenerek fotoğraftaki bulanık kumarhane
suretiyle buluşmaların tavında dövünerek
Tabelası sökük
Binası yıkık
Trafiği bozuk
Tomar tomar pazarlıksız ve peşin
Sınırları kamçılanmış kıskıvrak sinir uçlarından
kısır döngülere geçerken
Zonklayıp duran yokuşlu büküşlü sarsıntılarda
koparılmış şafaklar sökerken
Orta büyüklükte zamana ağlayan
Kılıktan kılığa girip çıkkıştığında tuz buz
çilingir
Kafesin içinde parça parça Kendini aşağıya çekip
ileri taşımaya ekip takım halinde
Sessizliğe çekilen hayattan ibaret bataryalar
bitince,
Hudutsuz ve tereddütsüz
Hasır altındaki yitik birikintileri zifir
ortalıklara darmadağınık laf söz kalabalığı gibi ketum
Kasvetli
Şiddetli
Eksiğine tamam kabus
Ve yolculuğunu yavaştan alan gün batımına
kıvılcımlar kamaştıran yıldızlar
Kayıp gittikçe çırası snmüş dünyası kararmış
evlere, evler daha büyük evlere
Sessizlikler daha büyük sessizliklere
Yollar daha uzun yitik yalnız yoksun ve kayıp
kalabalıklara
Halkalardan tutunan sicillerde sabit
zincir kirini pasağını kafeslerde alıkoyduğu
insana yükleyerek
Evrak ruhsatını çalar saatlerden alan gece
geçidinde sürgün saçak sıfır altı hüzün
Irmaklarla akan buz
Ve eriyen eski püskü mumdur
Kendini yorduğu düşte ölü bulan insan avare
Seyfi Karaca….. Nisan/24