KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
semazen.net
TÜRKİYE’YE YAPILAN ABD İHANETİ!
Müttefikimiz
(!) ABD Türkiye’ye yıllar boyu ihanet etmiştir. Yaşadığımız olaylar ve bu güne
kadar ülkemiz üzerinde estirilen sömürü hegemonyası, bir türkü üzerinden nasıl
içimize sokuluyor?
Batı’nın
tabii ki de ABD’nin Türklere zerre kadar yardım ve desteği olmamıştır. Her
fırsatta ayağımıza pranga vurmanın yolunu aramış, Türkiye’yi her açıdan ele
geçirmek için olmadık Bizans oyunları oynamıştır ve oynamaktadır.
“Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan
giyemem aman… türküsünün hikayesi üzerinden haraketle
bir ihanet üzerinde durmak istiyorum.
Zeytinyağlı Yerim de Aman
O türküyü bilmeyeniniz yoktur. “Zeytinyağlı
yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman” diye başlar, “Senin gibi cahile,
ben efendim diyemem aman” diye de devam eder. Rivayet o ki, türkü Bursa
yöresine ait. 2 Kasım 1954’te İhsan Kaplayan kaynak gösterilerek Muzaffer
Sarısözen tarafından derlenmiş. Ama sanıldığının aksine sıradan bir türkü
değil. Siyasi ve ekonomik nedenleri olan tarihi bir hikâyesi var.
MARSHALL PLANI’NIN
UZANTISI
2’nci Dünya Savaşı sonrası Amerika bir yardım
paketi hazırlar. Adı da Marshall Planı’dır. 1947’de önerilir, 1948-1951 yılları
arasında yürürlüğe girer. Türkiye ile birlikte 16 ülke yararlanır. ABD çok eski
yıllardan beri dünyanın en büyük mısır üreticisidir. Haliyle ülkede birikmiş
olan mısırı eritmenin yolu da bunu diğer ülkelere satmaktan geçecektir. Amerika
elindeki mısır dağını eritmek için Marshall Planı’ndan faydalanmak isteyen
ülkelere mısırözü yağı alma ön koşulu koyar. Türkiye de buna karşılık ilk margarin
fabrikasını kurar. Sırf bu yüzden birçok zeytin ağacı yerinden sökülür. Elde
kalan zeytinlerden elde edilen yağ da ABD’ye satılır ve mısırözü yağı olarak
bize geri döner.
MARGARİN SATABİLMEK
İÇİN
Ve mısırözü yağını teşvik etmek amacıyla
ısınan zeytinyağının kanser yaptığı bilgisi kamuoyuna pompalanır. Oysa
zeytinyağı en zor yanan sıvı yağlardan biridir. Sonuç olarak Türk insanı bu
tarz haberlerle zeytinyağından uzaklaştırılıp margarine alıştırılır. Bu da
yetmez, zeytinyağı hakkında olumsuz imaj oluşturmak için bir de türkü siparişi
verilir. Bir anda döneminin en popüler türküsü haline gelir. Yetmez, türkünün
devamında olduğu gibi basma fistan giyen kadınlar da zamanla sentetik
kıyafetlerle tanışır.
AŞKI ANLATAN YUNAN
ŞARKISI
Gerek Prof. Dr. Kenan Demirkol’un yazıları,
gerek Prof. Dr. Canan Karatay’ın açıklamaları hep bu yönde. Diyorlar ki:
“Türkiye’de 1952’de margarin üretimine başlandı. O tarihe kadar insanlar
tereyağı ve zeytinyağı yiyorlardı. Margarin satılabilmesi için her yol denendi.
Zeytinyağlı yemenin, pamuklu kumaş giymenin aşağılanmış bir davranış olduğu
algısı yaratılmak üzere bir halkla ilişkiler mucizesi gerçekleştirildi. 1954’te
‘Zeytinyağlı Yiyemem Aman’ türküsü derletildi. Aslında Yunan şarkısı ve bir
aşkı anlatıyor. Pek çoğumuz altında yatan gerçeği bilmeden bu türküyü matah bir
şeymiş gibi yıllarca söyledik ve halen de söylemeye devam ediyoruz.”
Prof.
Dr. Karatay da diyor ki;
“Zeytinyağlı yerim de aman,
Basma
da fistan giyerim aman,
Margarinleri yiyenlere,
Ben akıllı diyemem aman
Kaldım duman altı yerlerde,
Tertemiz havamız nerelerde,
Kaldım duman altı yerlerde,
Ah
şekersiz çayım nerelerde
Zeytinleri yerim de aman,
Basma da fistan giyerim aman,
Çocuklara şeker verene,
Ben akıllı diyemem aman,
Çocuğuma zarar verme derim de aman
Kaldım trans yağlar içinde,
Faydalı yağlar nerelerde,
Sağlıklı yaşıyoruz biz artık,