Ağırlaşan
bedenin çekilirken dünyadan,
Ölümün soğukluğu
yansır ruhundan ukbaya.
Yalnızlaşır
evler, kıymet bilmez eşyalar,
Duvarları
süsleyen tablolar nem bağlar,
Ayrılığa çoktan
hazır yalancı hatıralar.
Çorak toprak
yolunu gözlerken,
Yüklü bulutlar
ağlamaya başlarken,
Yaşın bavulunu
alıp yolculuğa çıkarken,
En
yakınındakiler en uzağındayken,
Gölgeler
ağırlaşır, biner dizili vagonlara.
Ulaşılan yerde
insanlar girerler sıraya,
Bir aceleci
biri, ne melek ne zebani,
Yükler el
arabasına sırası gelen kişiyi,
Geldiğin son
durak, derince bir çukur,
Çıkamazsın oradan,
durabilirsen dur!
Ruhun sancılanır
gidip de kurtulamaz,
Sürülen el
arabasını istese de durduramaz,
Çukurda ki
insanlar çırpınır kaçamaz,
Kayar çamurlu
ayaklar dik duramaz,
Uzanan eller
boşlukta kimseler tutamaz.
Şaşkın bakar
yabancı olduğu bu mekâna âdem,
Kesin olmayan
hayattan,
Kesin olan âleme
geçerken.
Dualar yetişir
imdada teselliye muhtaçken,
Yolcunun defteri
verilir eline, kim bilir hangi yönden?
(Mor Kelebek Şiir Kitabımdan)
Yazarın
Önceki Yazısı