Sözü sakınmadık, kalmadık güdük,
Vatana bayrağa olsak da sadık,
İşkence de gördük, dayak da yedik,
Silleyi, tekmeyi sayıp durdular.
Cennetten çıkmadır derler dayağa,
Yedikçe silkinip kalktık ayağa,
Prangayı söküp, sayıp kıyağa,
Muhabbet ehliyiz deyip durdular.
Çekil git dediler gidemez olduk,
Kimseye kin, nefret güdemez olduk,
Alıştık darbesiz edemez olduk,
Üstümü, başımı soyup durdular.
Dillere sus dedik gönüller sustu,
Görmeyi sevmeyen gözünü kıstı,
Aradık aradık mum ile dostu,
Araya mesafe koyup durdular.
Vefa'yı sorunca öldü dediler,
Meftanın vadesi doldu dediler,
İçimde uktesi kaldı dediler,
Düşünüp düşünüp cayıp durdular.
Anzer'de bal mıdır dilin yanında?
Boynumuz inceydi gülün yanında,
Direndik eğmedik kulun yanında.
Zûl ile canıma kıyıp durdular.
Aslında her işe ehil dediler,
Yaşayıp durduğu sahil dediler,
Tevazu gösterdik cahil dediler,
Anlata, anlata bayıp durdular.
Burnumu görünce Kaf'da sandılar,
Kitabım, defterim rafta sandılar,
Tasavvuf yazınca softa sandılar,
Ardımda toplanıp uyup durdular.
Dişimi gösterdim ödleri koptu,
Kimisi direndi, kimisi saptı,
Kimisi yaklaşıp alnımdan öptü,
Yüzlere maskeyi giyip durdular.
Balık hafızalı, şaşkın kişiler,
Uykuya fazlaca düşkün kişiler,
Ya da sandığımdan pişkin kişiler,
Her zaman zokayı yeyip durdular.
Yükseklik sendromu çökünce cana,
Dağılıp her biri, başka bir yana,
Dönüp bakamadan, bile ardına,
Tepeden aşağı kayıp durdular.
Kul Fikret ozansa; suçlu dediler,
Kulağı küpeli, saçlı dediler,
Kalemi çok keskin uçlu dediler,
Ah ile beynimi oyup durdular.
04 Mayıs 2024-Saat 20.10
Güzelçamlı/Kuşadası
Mehmet Fikret ÜNALAN