Yorgun Savaşçı
Nanna yorgun ve bitkin bir halde ordan oraya koşuştururken, bir an sağ tarafından gelen çocuk seslerine takıldı kulağı. Ne güzel coşuyor, koşuyor ve oynuyorlardı. Bir bankın üzerine elleri titreye titreye oturdu. Vücudu yaprak misali titriyordu. Sıcak alev gibi havada üşünür müydü? O evet üşüyordu. 
Yılların yorgunluğu öyle bir anda atılamıyordu. Zihni susmak bilmiyor durmadan olan biteni tekrarlıyordu. "Yeter" Diye bağırdı kendi kendine ve elleri arasına aldığı başını sağa sola çevirdi, gözleri kapalı. Nefes alamıyordu, sahi o neydi, nasıl bir şeydi? Bilemiyordu. 
İş, ev, çocuklar, hastane, okullar, arasında gidip gelen bir hayat. 
Sonunda yere düşen bir çocuğun çığlığı ile zıpladı düşünceleri arasından. Annesi çocuğa koştu. 
Nanna gülümsedi. Çocukluğu geldi aklına. Evlerinin oradaki parka gider, koşar, oynardı bir başına. Arkadaşı yoktu. Yalnızlığı ile mutlu sayılırdı. Bir gün parka bir çocuk gelmiş Nanna onu beğenmiş ve yolunu artık her gün gözler olmuştu. Çocuk yüreğiyle sevmişti. Aşk böyle bir şey miydi? O dillere destan herkesin özene bözene anlattığı. Bilmiyordu. Fakat o çocuk gelince kalbi pır pır ediyor, karnında kelebekler uçuşuyordu. Yüzü saçma sapan şeyler için hep gülüyordu. 
Bir gün salıncakta sallanırken yanına gelmişti çocuk. Bir iki cümle kurmuşlardı. Arkadaş olmalarına ramak kalmıştı salıncaktan düşer gibi olup hemen yan tarafında duran yeni sehpaya eli değmeseydi. Çocuk hışımla bağırdı, çağırdı onu tutup yerden kaldıracağına annesi için kendi elleriyle yaptığı sehpayı alıp oradan uzaklaşmıştı. 
Nanna yerde bir çocuğa bir de eline bulaşan boyaya bakmış kanayan ayağını iyileştirmek için yanında annesinin olmayışına çok üzülmüştü. 
İstemsizce eli ayağına, oradan kalbine kaydı. Yüreği ne zamandan beri pır pır etmiyor, karnında kelebekler uçuşmuyordu. 
Kalbinin çarpmayışına üzüldü ve o vakit anladı. Değer görmediği ne çok insana sevgisini sunmuş ve değer vermişti. 
Kafasını yana çevirdi. Simitçinin yan camında sülietini yarı yarıya gördü. Kendini sevmeyeli ne çok zaman geçmişti. On yaşındaki o çocuğu yanına oturtup dizini ovaladı hatta öptü. Sonra elini kalbine koyup "özür dilerim, lütfen beni affet, seni seviyorum" Dedi. Kalbi rahat edene dek. 
Sonunda bir çocuk yanına gelip oturana dek mırıldandı durdu. "Çok mu acıyor"
"Efendim", " Dizin çok mu acıyor ". " Neden ". " Dizini ovarak ağlıyorsun sana yardım edebilir miyim? ", " Ahhh evet tatlım. Ama sen bana gülümseyince geçti. ", " Aaa çok iyi, yanağından öpebilir miyim? ", " Tabii ki"
Çocuk kalkıp yanağından öpmüş ve annesinin elini tutup oradan uzaklaşmıştı. Nanna ise kalbinin huzuru buluşuna şaşırmış ve mutluluğu bulmuştu. 
( Yorgun Savaşçı başlıklı yazı nurcan-aslansoy tarafından 9.06.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu