(Lütfen sonuna kadar okuyunuz. Sıkmayacaktır bu hikaye sizleri)

Lise yıllarımdı. Başımda kavak yellerinin estiği yıllar.

Birgün evden dışarı çıktığımda sokak başında dünyalar güzeli bir genç kızla gayri ihtiyari göz göze gelmiştim.İkimiz de kıpkırmızı kesilmiştik.Bizim zamanımızda edep vardı ,haya vardı. Gözümüzü dikip de öyle birbirimize bakıp duramazdık. Hemen gözlerimi çektim ama o hayal gönlüme sanki silinmez bir biçimde nakşedilmişdi.Artık gece rüyalarımda gündüz hayallerimdeydi.

İlkokul birinci sınıftan lise son sınıfa kadar hep sınıf birincisi olarak okulu bitirmiştim.
Parmakla gösterilen nadide bir öğrenciydim. Öğretmenlerimin gözbebeğiydim.

Benim şiirle aşkım ilkokul yıllarımda başladı.Okul kütüphanesinden veya şehir kütüphanesinden şiir kitaplarını bulur ,onları okur, sevdiğim şiirleri kendim oluşturduğum şiir defterime kaydeder onları ezberlerdim.Lise son sınıfta diğer öğrencilerin anlamakta dahi zorlandıkları aruz ile yazılmış Fuzuli, Baki, Nedim,Nef'i şiirlerini ben ezbere okurdum.
Ortaokuldaki Türkçe öğretmenimize yazdığım şiirlerimi verir O'na tashih ettirirdim. Lise son sınıfta edebiyat hocamızın teşvikiyle kültür bakanlığının Türkiye çapında açtığı bir şiir yarışmasına bir şiirimi göndererek dereceye girmiş birincilik  ödülü olarak da Türk Dil Kurumu'nun iki ciltlik sözlüğünü kazanmıştım.(O sözlük ile lise edebiyat öğretmenim rahmetli İsmail Hakkı bey'in hediye ettiği Osmanlıca-Türkçe sözlüğü hala kütüphanemde saklarım.)

Nihayet üniversiteye başladım. Ama üniversite tahsilim lise ve diğer okullardaki kadar başarılı geçmedi. Hep aklım fikrim gönlüme nakşedilen o dünya güzeli hayaldeydi.
Bir türlü aklımdan çıkaramıyor, kendimi derslerime veremiyordum.Yaz tatillerindeki tatil sürem de çok azdı. Hem çalışıp hem de okumak zorundaydım.Üç veya dört aylık uzun yaz tatillerinde ilçeme gelmiyor okulumun bulunduğu vilayette ortaokul ,ilkokul ve lise öğrencilerine, matematik, türkçe ve fen dersleri veriyordum. Böylece okul harçlığımı çıkarıyordum.İlçeme üniversitemin açılmasına bir veya iki hafta kala geliyordum. Gözlerim hep o dünya güzelini arıyordu ama ya bir iki defa şöyle uzaktan görüyor veya hiç göremeden gidiyordum. Kimselere bahsetmiyordum ondan adını çıkarmıyayım diye. Sadece bir arkadaşım hariç. O da zaten benim dert ortağımdı.

Nihayet okul bitti. Diplomamı alarak mühendis ünvanı ile memleketime döndüm. Artık yurt yuva kurma vaktim gelmişti. Sevdiğimi istedebilirdim.Görücü usulüyleydi bizim zamanımızdaki evlilikler.Döndüm ama dönmez olaydım. Zira yıllarca hayalini gönlümden silemediğim o dünyalar güzeli kız evlenmişti.
Sanki dünya başıma yıkıldı. Adına yüzlerce şiir yazdığım , hayaller kurduğum, ilk gençlik aşkıyla sevdiğim genç kız artık başkalarının olmuştu.

O üzüntüyle eve geldim.Yüzlerce şiirin yazılı olduğu üç beş ciltlik şiir defterlerime son defa bakarak "Madem ki bu şiirlerin adına yazıldığı kişi gitti, siz de bana gerekmezsiniz"diyerek teker teker yanan sobanın ateşine atarak hepsini yok ettim.
"Artık şairlik benim için bitti. Asla elim kaleme gitmeyecek bir tek bir şiir bile okuyup yazmayacağım dedim."Yüreğimin en derin yerlerine sakladığım o acı ve hüzünle yıllarca yaşadım.Ağzımı acıp kimseye bir kelime dahi söylemedim.

Tam otuz sene sözümü tuttum. Ne bir şiir okudum ne de bir şiir yazdım. Bir gün telefonum çaldı. Arayan çocukluk arkadaşım Dr.......du. Hal hatır sormadan sonra "Yav sen lisedeyken çok güzel şiirler yazardın. Biz hepimiz hayran kalırdık o şiirlere. Ne yapıyorsun devam ediyor musun şiir yazmaya?" dedi.
"Bırak o konuyu artık. Ben otuz senedir o defteri kapattım. Benim için şiir bitmiştir."dediysem de çok inatçı ve ısrarcı olan arkadaşım,"Hayır asla bitmeyecek senin için şiir. Kaldığın yerden devam edeceksin. Ne hakkın var yarım kalmış bir sevda için bizleri bu güzel şiirlerden mahrum bırakmaya" diye israr üzerine israr ediyordu. Taaaa çocukluğumdan beri her sırrıma vakıftı arkadaşım. Bu sevdayı ve o şiirlerimin kimin için yazıldığını gayet iyi biliyordu. Zaman zaman O'nunla dertleşir yazdığım yeni şiirlerimi O'na okurdum.

"Şiire yeminliyim, Asla yazmam "dediysem de "Arkadaş yemininin keffaretini ben vereyim, Etme tutma ne olursun, benim hatırımı kırma "diyerek o kadar çok ısrar etti ki... Kıramadım arkadaşımı ve tam otuz sene sonra yeniden elime kalemi alarak kaldığım yerden başladım yazmaya. Otuz sene sonraki ilk şiirim de yine ilk göz ağrım için yazılmıştı. Ama birazcık farklı. Artık o aşk ve sevda mısralarının yerini sitem kokan mısralar almıştı.

ESKİ HATIRALAR
Dün akşam gördüm resmini
Yıllarca aradan sonra
Ah yine dağlandı içim
Kapanmış yaradan sonra.
Hayalim gitti maziye
Belki geri gelir diye
Vah o tatlı hatıralar
Gelmedi artık beriye.
Söylerlerdi inanmazdım
El sözüne pek kanmazdım
Meğer denilen doğruymuş
Ben ise böyle sanmazdım.
İlk aşk unutulmazmış
Taze kalır hiç solmazmış
Yeni sevdalar olsa da
Onun yeri hiç dolmazmış.

Aldı götürdü hep yıllar 
İsmini söyledi eller 
Derdimizi güle yandık 
Benle birlikte bülbüller
Ayrıldık birbirimizden
Ne gelir ki elimizden
Mutlu ol sen ,bana yeter
Silinme gönlümüzden.
Bitmez denilen sevdalar
Meğerse hepsi yalanmış
Bitmeyecek tek güzellik
Sadece Rabbımdanmış.
Öyleyse ey yüce Rabbım
Al gönlümü sana bağla
Senin aşkın dururken
Onunki gerekmez bana. 

 Şimdi aralıksız yazıyorum.Yine yüzlerce şiir döküldü kalemimden. Şiirin kapısını otuz sene sonra yeniden açtım. Kaldığım yerden devam ediyorum yazmaya. Ama o sevda kapısı açılmayacak derecede kapanmıştır. İlk gençlik aşkı olarak. Her ne kadar zaman zaman aklıma düşse de. 

Eskiler hep derlerdi. "İlk aşk unutulmaz "diye. Evet unutulmuyormuş.Acı bir tecrübe olarak öğrendim bunu. 

 Bana "Hep hüzün şiirleri yazıyorsun" diyenler siz olsaydınız ne yazardınız? 

 Aaaaaa!Ne oldu bana ? Şu satırları yazarken gözlerim yaşarmış.Bu kadar mı duygusallaştım ben? Yine hüzünlenmişim. 
Eh! Bir şiir daha istiyor galiba şu hüzünlü gönül. 

 Nuri Baş
( Bir Sevda Uğruna Yakılan Yüzlerce Şiir -hüzünlü Bir Aşk Hikayesi başlıklı yazı Nuri Baş tarafından 4.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu