KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
semazen.net
SIRAT KÖPRÜSÜ!
Hayat uzun ince bir yoldur, adeta sırat köprüsü. “Uzun ince bir
yoldayım/ Gidiyorum gündüz gece” diyen Aşık Veysel’de, Musa Eroğlu’nun sıkça
okuduğu ve benim de hoşuma giden:
“Yolun sonu görünüyor” türküsünde olduğu gibi. Okudukça
duygulandığım, her satırı beni titreten şu ifade de mesajlar yüklü değil mi;
“Eli boş gidilmez gidilen
yere,
Rabbim boş gelmedim suç
getirdim,
Dünyalar çekemezken bu ağır
yükü,
İki büklüm sırtımda pek güç
getirdim” diyen Tahir-ül Mevlevi gibi.
Evet sırat köprüsünü biz ahiret aleminde biliriz, doğrudur. Ama
kıldan ince, kılıçtan keskin bu köprüden geçme provalarını bu dünyada yapmıyor
muyuz? Bu muhteşem ve çok kritik olan sırattan geçebilmek için bu dünya
hayatındaki sınavı başarıyla geçmemiz gerekmez mi?
Meseleyi yalnızca ahirete havale etmek, kendimizi kandırmak
demektir. Eğer sadece ceza ve ödüllerin bu dünyada olduğunu düşünür de ahireti
ihmal edersek o vakit, zulüm, işkence, soykırım, terör, savaş, katliam,
güçlünün zayıfı ezdiği, makam, mansıp sahiplerinin maiyetindekilere insanlık
dışı tavır sergilediği ve dünyayı cehenneme çevirmek kaçınılmaz olur.
Bugün ahiret alemini hiçe sayan, ilahi mesajlara kulak tıkayan
tagut zihniyetlerin yaptığı budur. Böyle bir zihniyet karşısında fiili dua
yerine kavli duayla yetinebilir miyiz? Tabii ki nusrat Allah’tan, elbette
desteği Allah verecek. Kavli dua, fiili duanın mührü.
Her birimizin geçtiği köprü, hepimizin
kullandığı ortak alan, kadınımızla, erkeğimizle, genç ve yaşlımızla, Müslümanı
ve Müslüman olmayanıyla, Türkiyeli ve dünyamızla içinde olduğumuz, olmazsa
olmazlarımızdandır hayat.
"Hayat nedir?” diye sorduğumuz insanların
çoğunun cevabı budur. Hayatı sadece, yeme, içme, gezme, yatıp, kalkma, zevk ü
sefa etme olarak görenler de var. Yaşam veya hayat denilen zaman süreci, bir
başka deyişle; ömürdür.
Doğarız, bebeklik yaşarız, genç oluruz, yaşlanır
ve bir gün ölürüz. Hayat, adeta mevsimler gibidir. Mevsimlerden ilkbahar;
doğum, gençlik ve yeniden dirilişi, yaz; Olgunluk, dinamizm ve kudreti, Güz;
yaşlılık, iş görememe ve piri faniliği, kış; ölümü ve şeb-i arusu temsil eder.
Kainat yek vücut, tek varlıktır. Her şey ve
herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir
başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte
ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin
saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.
Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama.
İkisi de şu anda burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve
pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya
tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.
Hakikaten insanları anlamak zor. Bunun için: "İnsan
Rabbine karşı nankördür” denir. Ne hikmetse kuraldan rahatsız oluyor
insanların çoğu. Halbuki Kur'an, kural kitabı. Müslümanlar da kuralcı olması
lazım. İbadetlerimiz, bizi kurallı hareket etmeye yöneltir. Bütün peygamberler,
bütün din büyükleri, gönül insanları…Kur'anı rehber edindikleri, onun dediği
istikamette gittikleri için başarılı olmuş ve sevilmişlerdir.
Yaşadıkça
Kıldan ince
kılıçtan keskin, hayat imtihan,
Doğan girer, ölen
çıkar iki kapılı han,
Değiştiremez
kimse el ele verse cihan,
Fırsat sunarken
Rahman ellerine dikkat et!
Aldatmasın
kimseyi menfaati dünyanın,
Canlara zehir
olur şatafatı dünyanın,
Sabun köpüğü
gibi, saltanatı dünyanın,
Bu hayatta her
zaman, hallerine dikkat et!
Yalan yanlış
konuşma, karşına çıkar her an,
Sen kimseyi
incitme, incinmesin tek insan,
Kalp gözünle iyi
bak, üzülmesin hiç bir can,
Ömrün varken an
be an dillerine dikkat et!
İyi yapış şaşırma
sırat-ı müstakimden,
Cezalara uğrama,
Aziz-i müntekimden,
Ne gelirse
yanlıştır, Allah dışında kimden,
Ağyara aldırmadan
yollarına dikkat et!
Lalezarı var eden
Hak arazisindeyiz,
İnsanları yar
eden Resulün izindeyiz,
Sevgiyi miyar
eden Rahmanın sözündeyiz,