Kıymetli dostlar Şiir
yarışmamız neticelenmiştir. Güzel bir maratonu daha geride bırakmanın gururu ve
onuruyla kıymetli jüri üyelerimizi, yarışmaya katılan 1783 şiiri gönderen
yazarlarımızı, dereceye giren yazarlarımızı ve yarışmamıza sponsor olan MCU
KURUMSAL FİNANSMAN YÖNETİMİ’ni, www.edebiyatevi.com olarak tebrik
ediyorum.
Maddi külfetinin beklentimizin çok
üstünde olduğundan dolayı bir etkinlik yapamayacağımızı üzülerek belirtmek
istiyorum. Bundan dolayı ödüller, ödül kazanan arkadaşlarımızın hesaplarına
yatırılacaktır. Ödül kazanan arkadaşlarımız iletişim bilgilerini ve
(özellikle isim soy isim kimlikte olduğu gibi) ıban numaralarını 1 Ekim
Tarihine kadar bana mesaj hanesinden gönderebilirler. Ödüller 15
Ekim tarihinde kazananların hesaplarına yatırılacaktır.
YARIŞMAMIZIN
DERECELERİ VE ŞİİRLERİ AŞAĞIDA Kİ ŞEKİLDEDİR;
1.İshak
Aras SEVGİYE LAYIK
2.Erol
Başçı YORDUN BENİ EY HAYAT
3.Kemal
Doğanay ŞAFAK SÖKTÜĞÜ ZAMAN
4. Nihat
Malkoç GAZZE MANİFESTOSU
5.Meryem
Keskin GELECEKTEN MESAJ
VAR
6.Tülay
Işık DİLSİZ KUĞULAR
7. Gülüm
Çamlısoy CENNETE AÇILAN KAPI
8.Harun
Yıldırım OLMAZ MIYDI
9. Nurettin
Akdeniz YESEVİ YOLU
10.Mehmet
Aluç YÜREĞİMİN NAMLUSUNA SENİ
SÜRDÜM
1. Sevgiye
Layık Puan: 48
Kuzeydoğudan gelen dalga dalga sevincim
Gülşen olur yüzüne gamzende sırlı durur
Buluttan sızan güneş bölge bölge sevincim
Gündüz vakti gizlenir akşamda arlı durur
En iç sevgilerimi sana diyorum Dila
Hepsi sende cem olmuş sabır sükut en alâ
Tenine dokunmamış ne boya ne de cila
İşlem görmemiş aza simanda kârlı durur
Allah biliyor seni hiç kendini övmezsin
Hatalara kapılıp dizlerini dövmezsin
Bir an gaflete dalıp dağınığı sevmezsin
Dünya döner aşk ile etrafın derli durur
Bereketli hanende iktisatlı duruşun
Canlıya küsmedin sen özünledir barışın
Dar günleri düşündün boşa gitmez kuruşun
Emek kokar ellerin iaşen yerli durur
Ziyanın renkleriyle gözlerinde raks eden
Benliğini hapsedip geçmişine faks eden
Annelik şefkatiyle yüreğine aks eden
Gündüz güneş gece ay çehrende nurlu durur
Kütüphanemsin benim cevapsız kalmaz soru
Dünyan değişse bile yitirmedim o'nuru
Yüzeyi kabuk tutmuş içerisi saf, duru
Sevdanı unutmadın edebin zarlı durur
İshak
Aras
2.Yordun
Beni Ey Hayat Puan: 47
Kâbus gibi üstüme çökerek her fırsatta
Nefesimden soğuttun, kırdın beni ey hayat
Boyun eğdim üstüme, sabır vardı fıtratta
Ahiretle avuttun burdun beni ey hayat
Sırtımdaki gömleğim, çocukken dokunmuştu
Helal haram müşterek nefsime dokunmuştu
Ayarsızdı bileğim pandüle dokunmuştu
Boşaldıkça zemberek, kurdun beni ey hayat
Farkına varamadık gençlik hızla geçerken
İkbal varsa yazgıda gelir elbet, geç, erken
Verene soramadık vademizi biçerken
Kusur bulup saygıda yerdin beni ey hayat
Yaşadıkça yokluğu, menzilimiz karardı
Rızık arayan, teri, gözyaşıyla karardı
Bazen boğaz tokluğu, bazen gelen, karardı
Sırta vurup semeri sardın beni ey hayat
Yine de şükrederiz, can derdindeyken beşer
Parmak kadar bebeler açlıktan enkaz eşer
Uzaktan küfrederiz, ölürken üçer beşer
Karnı yırtık gebeler, gerdin beni ey hayat
Mazlumlara hükümran zenginliğin kudreti
Nice canlar devirip emzirmekte nefreti
Medeniyetler viran şımarttıkça şirreti
İnsanlığı kemirip, vurdun beni ey hayat
Önce desem; rahatım, bilirim yok mümkünü
Bir ağızlık pencere solutur mu küskünü
Kalemimle cihadım vicdanımın rükünü
Daraldıkça cendere, yordun beni ey hayat
Erol Başçı
3.ŞAFAK
SÖKTÜĞÜ ZAMAN Puan: 46
Yürü behey Türkoğlu hedefin Kızıl Elma,
Tarihlere sığmayan nice şanın var senin.
Hedefe varmak için sakın ola geç kalma,
Bu uğurda akacak nice kanın var senin.
İstanbul'u almışsın dünyaya örnek şehir
Hep doğudan batıya akar derler bu nehir
Düşmanına dünyayı etmelisin sen zehir,
Fatihler gibi yiğit nice han'ın var senin.
Malazgirt Meydanı'nda açılan şanlı bayrak
Sakın kazma yerleri şehit doludur toprak
Türklerin Zaferi'ni yazar takvimde yaprak,
Destanlarla başlayan nice anın var senin.
Çanakkale geçilmez diyen senin atandır
Anadolu dediğin bu gün sana vatandır
Bizlere kutsal olan yer altında yatandır,
Türklüğün adı yüce nice yanın var senin.
Bayramı bayram bilen kutsaldır senin sözün
Oğuz soyundan gelmiş yol gösteriyor gözün
Yunus gibi söyleyen Hak'ça güzeldir yüzün,
Sabah erken doğacak nice tanın var senin.
Şafak söktüğü zaman Anadolum uyanır
Sancağımız en önde kapılara dayanır
Meydanların her yeri kızıl kana boyanır,
Toprağa kan verecek nice canın var senin.
Kemal
Doğanay
4.Gazze
Manifestosu Puan 46
tanklar apansız ezip geçiyor
çocukların düşlerini
kan ve barut kokusu karışıyor sab/ahlara
kulakları sağır eden misket bombalarıyla...
...yakınlar uzağımıza düşmekte heyhat!
çatısı uç(urul)muş derme çatma her evden...
...cennete candan kapılar açılmış
evler de insanlar kadar yorgun ve bitkin
ölüm oğul veriyor gazze cehenneminde
ana sütü değil şahadet şerbeti içiyor günahsız
körpeler
cennetin kapıları alabildiğine açık...
...her masum çocuk insanlıkla birlikte ölürken
kulağına henüz ezan okunmadan...
...salası okunuyor yetim çocukların
biri açılmadan öteki kapanıyor parantezlerin (.../...)
yitiğinin farkında olmayan ümmet, yamalı bohça
misali...
oysa zalim, zulümde tek ses...
tankların gölgesinde büyürken sapan
taşları...
intifada (ş)ahlanmakta soylu bir isyan
göğün çatısı çöktü çökecek...
vicdanlar abluka altında dört koldan,
pas tutmuş idrâkin köhne zincirleri
bu kör sancı hiç bitmeyecek
her fiilin sonunda -acak/-ecek...
gece örerken bir yetim kızın simsiyah
saçlarını
bir leylden kaç leyla çıkar söyle?
söyle arzı yatak, gökleri yorgan bilen ayla!
pusu, her taraf simsiyah pusu...
yenilgilerden zaferler devşirmekte...
...selâhaddin eyyübî'ye öykünen yetimler
ordusu
oportünist bir hovardalık kol gezerken her
tarafta...
...gözler hakikate kör, kulaklar Hakk’a sağır
bir yanda cam kırığı, bir yanda can kırığı...
kemiğe dayanmış(tır) nefretin kör bıçağı
gazze'deki bebekler öksüzlüğe doğarken...
...çocuk bir kez ölürse bin kez ölür anneler
bu modern zaman cin/ayetleri...
...bumerang gibi dönecek gerisin geriye
bihakkın
zira hiç bu kadar çocuk görmedi cennet cennet
olalı
nekbe'den üç çeyrek asır sonra...
üstümüze kapanan kapıları açan kutlu anahtar:
"nehirden denize" özgür bir gazze,
özgür bir filistin, kelepçeleri sökülmüş
idrâkler...
yetsin bu gurbet... hanzala dön yüzünü!....
ışığın aydınlatsın o kara(nlık) yüzleri
yetsin gayri zemheriler, buz kestik
bahar eyle güzleri!
gazze; ümmetin kesilen sesi, soluğu!
gazze, bembeyaz kelebekler diyarı!
gazze, çocukların yaşlanmadığı mahzun
coğrafya!
gazze, sükûttan neşet eden çığlık...
Nihat Malkoç
5.
Gelecekten Mesaj Var Puan 40
Ben gelecek çağlardan seslenirim sizlere,
Dinleyin kulak verin söylediğim sözlere.
Temiz bırakın bize, kirletmeyin dünyayı,
Atadan borçlusunuz bu alemi bizlere.
Geçmişten emaneti siz böylemi aldınız?
Zehirli ilaçları topraklara saldınız,
Temiz bırakın bize, kirletmeyin dünyayı,
Köstebekler misali dağı taşı deldiniz.
Bin yıl önce yaşayan böcek kuş şimdi nerede?
Su yerine kimyasal, atıklar var derede.
Temiz bırakın bize, kirletmeyin dünyayı,
Bizimde hakkımız var, bu güzel yer kürede.
Zemin beton kaplanmış çiçekler nasıl açar?
Kıydınız ağaçlara kuşlar nereye uçar.
Temiz bırakın bize, kirletmeyin dünyayı,
Gökdelenler yükselmiş güneşe zehir saçar.
Bereketmiş yağmurlar, şimdi zehir akıyor,
Atmosferi deldiniz, güneş artık yakıyor.
Temiz bırakın bize, kirletmeyin dünyayı.
İçilmiyor suları, ağır ilaç kokuyor.
Mavi kalsın denizler, gökyüzüyle birleşsin,
Yemyeşil kalsın dağlar kıyılara yerleşsin.
Temiz bırakın bize, kirletmeyin dünyayı,
Dile gelsin tabiat, ahenkle şiirleşsin.
Meryem
Keskin
6. DİLSİZ
KUĞULAR Puan: 40
Safrani kumdan tepeler, yeşilin ilahi tonuna
uzak
Hayfa, Gazze güneşte kavrulduğun yeter artık
Kirpikleri aşan her nigah, ciğerlere
saplanıyor
“Hasbinallah ve nimel vekil” arşı titretince
Gümüş kanatlı martılar özgürlüğe havalanıyor..
Kalk bütün gücünü toplama zamanı
Her yanda mezarlar, ot kesekleri altında
Ölümü şeker tanelerine bulama artık..!
Gün kızılından gece doğduğu zaman
Ay gibi kokan her feryadına
Parıltılı bir yıldız kurban ediliyor..
Yağmurlar üşütmeyince, tarlalar serpilince
Herkes bahar geldi sanıyor ama yanılıyorlar
Akıbetimiz şeb-i yeldasını yaşıyor..
Alevleri harlanan közden bir patikayı
Takip ediyoruz sizinle..
Lübnan’daki sedir ağaçları; koyu gölgeli
Güneş değil duman ve is kokuyor..
Acıya keskin bir viraj aldırırken
İnsanlığın savrulma ihtimalini es geçiyorsunuz
Kuğular sessizdir ve deniz tuzlu
Titreşemeyen ses telleri ölmeye mahkûmdur
Kuşlar buğday tarlalarında nasibinde
Tilki yavrularının dişine bir av takılır
Haritasız pusulasız hep aç kursaklar
Yoldan geçene hak mı günebakan çiçeği
Elini kolunu uzatıp başını koparsın
Ham daha rikkat meyvesi boğazında durur
Zafer en zehirli ganimetin olur
Gece uykuların kaçar elbet bir gün ..!
Bir okyanus kadar mavi vardı hayallerin içinde
Atomlarımıza kadar maviye bulanmıştık
Güvercin ayaklarına fermanlar sarıldı
Harfler mürekkep değil kan kokmaya başladı
Günyüzü göreceğine inanan Ramle, Baysan..
Yarınlarının, inançlarının kökleri kazınır
Yüzü kötülükle astarlanmış ifritler gülerken
Günahlar da sesler gibi evrende kaybolmaz
Dilin kıvrılamadığı anlar vardır, öylece durur
Ruh kabule geçmekten başka bir yön bulamaz
Tomurcuklar kökünden kesilir güller toprağa
düşer
Renkler barut ve duman rengiyle grileşir
Yüreği üşüyen bir çocuğa hangi urba giydirilir
Annesinden sonra şefkati unutup sessizleşince
Güzelliklere kapanan bir dil çözülene kadar
Kaç ayva daha sararır, kaç kucak buğday yine
güneş kokar…
Tulay Işık (Mavi
Yıldırım)
7.CENNETE
AÇILAN KAPI Puan: 39
Heceler çığırtkan…
Şairse yalıtkan ne de olsa içinden taşana
Ve şahsına münhasır yaşam
Yas ektiği umut biçtiği cihan
Kök hücresinde varlığının
Köklediği duygularının atağa geçtiği bir
mizansen
Değil de nedir yazdığı?
Yasa hükmünde yürürlükten geçen idam fermanı
Yas yüklü hicretinde solsa ne ki
Rüzgârın savurduğu sıra dışı bir çiçek olmanın
da meali
Hicvinde ömrün hicret ettiği diğer âlem
Ahvali kök söktüren
Sızan kini ve kiri lanetli dokunuşların
Oysaki şair hep bildi ki:
Okunaklı olmalıydı hayata dair ne varsa kucakladığı
Bir iklimin seferberliği
İnadına sevgisizliğin elbet sevgidir her ekin
vakti
Kucak açan mazluma
Zemheridir esen rüzgârın ana vatanı
Açan çiçektir yüreğinde şairin
Seven sevecen her yüz her gönül
Hayatı da varsın zindan etsin zalim.
Eşref saati şairin
Esefle yüklendiği bunca derdin
Açacak mı sahi goncası?
Açacak goncada saklı alın teri
Elbet şair sıvadıkça kolunun
Akan sıvası ne ki mabedinin?
Kök hücresinde yenik addedilen şairin asıl ve
asil kimliği
Nasıl ki nasıl ki Rabbi ile hemhal
Sükût dileyen ruhunun haletiruhiyesi
Meczup bir iklim ve beden
İmkânsızı imkân bilen Rahman
Mucizeler beklemede
Dile kolay sonsuzluğun ıslığı varsın
addedilsin
Nasıl ki şair idi ıskalayan mutluluğu
Metruk hecelerden inşa ettiği kozası
Ve de şairin elinde saklı tuttuğu tek koz:
Nasıl ki sevgi
Kolaçan dahi etmeden arkasını
Sığındığı dağı ve çınarı
Efkârın bitimsiz güftesi ve hasreti
İçre dönük yolculuğunun da her zerresi
Sadece ve sadece sadık Rabbine yaralı şair
Semada saklı gizin de peşinde
İlham vaktini bekleyen günün nezdinde
Tek muktedir olan ta ezelden taptığı Rabbi.
Gülüm
Çamlısoy
8.OLMAZMIYDI Puan:
35
Gün görmeyen dalımın yapraksız güllerini,
Yüreğinden su döküp diriltsen olmaz mıydı?
Boynuma sarılarak uzatıp ellerini,
Kırlarda üç beş adım yürütsen olmaz mıydı?
Boz bulanık sularla vadilere taşmışım,
Çatlamış toprakları bölük bölük aşmışım,
Sevdanın ağuşuna henüz yeni düşmüşüm,
Aşkından sarhoş edip delirtsen olmaz mıydı?
Sevdamın sadakası döndürmüşken semayı,
Her daim şükrederek andım Yüce Mevla’yı
Bendeki sevgi dolu gördüğün bu simayı,
Kundaklara beleyip avutsan olmaz mıydı?
Dök artık içindeki hem nefreti hem kini,
Bakarken mezarıma sil akan gözdekini,
Oturup baş ucumda fatihayla yasini,
Toplayıp melekleri okutsan olmaz mıydı?
Yine hüzünlendirdin, gözlerim nehir gibi,
Islatsın taş toprağı kırk yıllık Mahir gibi,
Sen sevdalı bir Zühre, ben deli Tahir gibi,
Bağrına sarıp sarıp uyutsan olmaz mıydı?
Hürremin tutkusuna esir kaldı Süleyman,
Kim olmaz İsmail'ce sevda yoluna kurban,
Mermerimin üstüne uzanmış iken urban,
Toprağıma kokunu dağıtsan olmaz mıydı?
Kır kurumuş otları diz çök otur başıma,
Gözyaşların dökülsün azar azar taşıma
Kınalı ellerini sürüp mezar taşıma,
Saçlarından bir kaç tel unutsan olmaz mıydı?
Harun
Yıldırım
9. Yesevi
yolu Puan 34
Rasul'un gazasında ashabı perişan aç
Dediler Nebiyullah yiyecek çok ihtiyaç
Ellerini Rabbim' e , açıp ümmetim muhtaç
Cihat devam ediyor, Ya Rab merhametin saç
Duanın karşılığı Cibril'le indirildi
Emaneti Rasul'e tebdilen gönderildi
Arslan Bâb'a emanet edilip sunduruldu
Cihat devam ediyor, Ya Rab merhametin saç
O gün mücahitlerle Cebrail anılmıştı
Nasr, Temir bir de emir ümmete sunulmuştu
Ahmet Yesevi’nin de kısmeti denilmişti
Cihat devam ediyor, Ya Rab merhametin saç
Arslan Bâb tam dört yüzyıl bir ömürle
yarıştı
Ana babası erken hak rahmete karıştı
Küçük yaşında daha Hızır ile görüştü
Cihat devam ediyor Yâ Rab merhametin saç
Şeyh İbrahim babası anası Ayşe hatun
Emri hak vaki oldu yıkıldı hane sütun
Bir ablası ve Ahmet paha biçilmez altun
Cihat devam ediyor Yâ Rab merhametin saç
Göçü düzdü ablası revan oldu Yesi'ye
Hızır yoldaş götürdü o Arslan Bâb vasiye
İlmi işleyip teslim emanet hususiye
Cihat devam ediyor Yâ Rab merhametin saç
Bâb'ın da vasiyeti Yusuf Hemedani'dir
O ise bir çok ilmin cevheri madenidir
Hâcelik makamına ulaşma nedenidir
Cihat devam ediyor Yâ Rab merhametin saç
Tahsil etti ilmini piri verdi postunu
Sevdi peygamber Allah verdiği her
dostunu
Divandan erenleri çekti küfre restini
Cihat devam ediyor Yâ Rab merhametin saç
Turan'a halifeler yetiştirip de yaydı
Emir Sultan Geyikli,Edebali bir aydı
Kitaplar nicelerin eserlerini saydı
Cihat devam ediyor Yâ Rab merhametin saç
Muhammed'in sünneti, Ali'nin ilmi yolum
Düsturum Kur'an'daki ahlak ile hilm
mâlum
Kelime- i Şehadet ülküm şaşmaz hiç milim
Cihat devam ediyor Yâ Rab merhametin saç
Nebi bizden ayrıldı tam atmış üç yaşında
Yesevi çilehane kurdu kendi başında
İndi yerin altına tat bulmadı aşında
Cihat devam ediyor Yâ Rab merhametin saç
Nurettin
Akdeniz
10 .Yüreğimin Namlusuna Seni
Sürdüm Puan 33
Ateşe koşan bir pervane olamadım
Yanan bir ateşim yoktu
Aslında pervane olup ateşin etrafında yanarak
Aydınlanmayı hiç seçmedim
Aydınlatma işini
Güneş gece ay ve yıldız yapıyordu
Turnalar Kaf dağına doğru uçarken
Beni uçuracak bir kanadım dahi yoktu
Belki insan olarak kâmil olma yoluydu
Ben bir santim yolu aşamadım ki
Açan bir gelincik çiçeğine bakarak
Nazlı bir yâr gibi elime alarak koklayamadım
Öfkesi bitmeyen taylara bindim sanki
Onlar çatlarcasına koşarken
Ben çatladım ve indim aşağıya
Rüzgâr yârim olmadığı için
Saçlarında eserek kokusunu bana getirmedi
Ben mi sevemedim
Yoksa yollar mı bana onu getirmedi bilemiyorum
Bu saatten sonra bilsem ne değişecek ki?
Oysa şairler gülümseyerek ölmeli derler
Lakin şair yüreğinde yaralı iken
Buna rağmen gülerek ölendir buna şahit oldum
Mesafeler yollar sanki benden önce yorgundu ki
Beni bir yere taşıyamadılar
Lakin ben her şeye rağmen zorlamalıydım
Kolay olanı seçtim
Hakikatin çırasında şimdi kendimi
aydınlatırken
Yanlışlarımı düzeltemezken
Rabbimin Rahmetinden ümidimi kesmeden
aydınlanıyorum
Geç kalsam da
Yolundan dönmeyenler gibi olmadım
İşte şimdi bir ateş damlası düştü yüreğime
Şimdi yanarak aydınlanıyorum
Buna da aşk diyoruz
Bir gülün üstüne konamayan bülbül olsam da
Dikenler batsa da
İleride beni karşılamak için saçlarını tarayan
Bir cananın beklediğini hissederek adımlarımı
atıyorum
Yüreğimin namlusuna onu sürdüm ve yüreğime onu
sıktım
Bu nasıl olur demeyin
Oluyor işte
Aşkı anlamak kolay değil
Zaten anlaşılmaya çalıştıkça aşk olmuyor
Saçlarında yüreğimi saklayacağın
O zamana doğru yürüyerek geliyorum
Beni beklediğini de biliyorum
Bu saatten sonra bilsem ne değişecek ki?
Demiştim ya her şeyi değiştirirmiş
Mehmet Aluç