Mankurtluk

MANKURTLUK

 

Hem halk dilinde hem de siyaset zemininde sıklıkla duyduğumuz mankurt ya da mankafa ne anlama geliyor? Bu kelime hangi millet tarafından hangi anlamda kullanılmıştır? Sıklıkla duyduğumuz mankurt kelimesi hakkında yapılan açıklamalar şöyledir:


Mankurt kelimesi, Anadolu’da sıklıkla kullandığımız “mankafa” ile aynı kökten olup aynı anlama gelmektedir. Menşei; Türk, Altay ve Kırgız efsanelerinde bahsedilir ve “bilinçsiz köle” anlamına gelir. Kişilerin Mankurt haline getirilmesi için kişinin/kişilerin başları kazınır, başına yeni kesilmiş bir devenin ıslak derisi sarılır ve böylece elleri ve kolları bağlı olarak güneşe bırakılır.


Mankurt kelimesini; yeniden gündeme getiren Kırgız edebiyatçı, gazeteci, çevirmen, diplomat, siyasetçi ve Türk dünyasının ünlü yazarlarından olan Cengiz Aymatov’dur. Cengiz Aymatov, Mankurtlaşmayı şu şekilde açıklamıştır: “Ulusal kimlikten uzaklaşma, topluma ve kültüre yabancılaşma, zihnin yeniden inşası yoluyla bilinçsizleşme, egemen güçlere ve süper devletlere yaranmayı içeren sosyo-kültürel bir kavramdır. Zihni yeniden kurgulanarak mankurtlaştırılan kişi, düşmanını “efendi” kabul ederek kendi halkına ve değerlerine karşı savaşan bir köledir. Okumuşlar kolay mankurtlaştırılabilirken, halk aynı kolaylıkla ve kısa zamanda mankurtlaştırılamaz. Kültür kodları halkı kendi değerleriyle ayakta tutarken, aydın ya da yöneticiler arayış içinde olmaları, yeni değerlere kontrolsüz biçimde açık olmaları ve bireysel çıkarlarını toplumsal çıkarların önünde tutmaları onları mankurtlaştırma sürecine sokar ya da bu süreci hızlandırır.”


Cengiz Aymatov’un “Gün olur Asra Bedel” adlı yapıtında anlattığı bir efsaneyi paylaşmak istiyorum.

Mankurt Efsanesi:


Juan-juan adlı barbar bir toplum, tutsak ettiği kişileri nitelikli(!) köleler haline getirmek için onların bellek-lerini silmek için şöyle yaparmış:


“Önce tutsağın başını kazır, saçlarını tek tek kökünden çıkarırlarmış. Bu arada bir deveyi keser, derisinin en kalın yeri olan boynundaki deriyi tutsağın kanlar içindeki kazınmış başına sımsıkı sararlarmış. Kuruyup, büzülen deri, kafayı mengene gibi sıkıp, dayanılmaz acılar verirmiş. Bir yandan da kazınan saçlar büyüyüp dışarı çıkamayınca başına batarmış. Tutsak, başını yerlere vurmasın diye bir kütüğe bağlanır, yürek parçalayan çığlıkları duyulmasın diye elleri-ayakları bağlı olarak ıssız bir yerde dört beş gün aç ve susuz bırakılırmış. Beşinci günün sonunda tutsakların çoğu ölürmüş; kalanlar ise belleklerini yitirirlermiş.”


“Tutsaklar zamanla kendine gelip, yiyip-içecek gücünü toparlarmış ama o artık bir insan değil, ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan “mankurt” olurmuş. Bir mankurt kim olduğunu, hangi soydan geldiğini, anasını, babasını ve çocukluğunu bilemezmiş. İnsan olduğunun bile farkında değilmiş. Bilinci, benliği olmadığı için efendisine büyük avantaj sağlarmış.”


“Ağzı var, dili yok. İtaatli bir hayvandan farksız, kaçmayı dahi düşünemeyen, hiçbir tehlike arz etmeyen bir köle. Onun için önemli olan tek şey efendisinin emirlerini yerine getirmekmiş. İşte toplumumuzda olup bitenleri bu bağlamda değerlendirmesi gerekir. Bugün Türk toplumu mankurtlaştırılıyor. Ulusal kimliği, kişiliği, onuru dejenere ediliyor, aşağılanıyor. Geçmişimiz ve kim olduğumuz bize unuttuluyor. Azar azar, alıştıra alıştıra, şiddeti zamana yayıp yüngülleştirerek mankurtlaştırılıyoruz. Uygarlıkların kurucusu olmuş bu milletin insanları mankurtlaştırılıyor! Topluma “geçmişi unut, kim olduğunu unut, geleceği düşünme, anı yaşa”düşüncesi genel-geçer yapılarak mankurtlaştırılıyor. Başta artık bizim olmaktan çıkmış ulus, kitle iletişim araçları olmak üzere her türlü araç bu amaçla kullanılıyor. Bir daha kendimizi toparlayamayacak biçimde zihnimiz yeniden inşa ediliyor! Böylece ulusal refleksimiz ve direncimiz kırılıyor. Görünüşe bakıldığında epey yol aldıkları anlaşılıyor.”

 

 Kaynak: http://forum.hunturk.net/index.php?topic=2262.msg13760#msg13760

 


( Mankurtluk başlıklı yazı Halit Durucan tarafından 25.10.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu